Son zamanlarda; NFT denince, yapay zekâ ve sanat denince, teknolojiden sterilize olmuş alanlardan bahsederken sanat bahsi açılsa dahi aklımıza gelen bir isim var: Refik Anadol. Alışık olduğumuz, yerelde parlak olan ama henüz bir uluslararası ün kazanmamış isimlerin aksine Anadol, küresel olarak belki de daha çok tanınıyor. Dünya çapında interaktif dijital sanat sergileriyle, yeni medyada yarattığı orijinal eserlerde; mimariyi ve medya sanatları veri bilimi ve yapay zekâ ile buluşturan çalışmalar üretiyor. Dünyadaki yapay zekâ sanatının başlamasına ve gelişmesine katkı sağlayan sanatçılardan birisi olarak kabul edilen Anadol, The Aether Project projesi ile –bir filarmoni orkestrasının canlı çaldığı müzikle eş zamanlı bir algoritmaya bağlı oluşan sinematik bir deneyim– Microsoft Araştırma Ödülü’ne değer görüldü ve bu ödülü alan ilk sanat projesinin sahibi oldu. İlkleri ise bununla bitmedi, diğer eserlerinden farklı olarak kalıcı eser niteliği taşıyan “Sanal Tasvirler” adlı veri heykeli, 2015 yılında San Fransisco şehrinde açıldı; “dünyanın ilk görsel data heykeli” olarak. Aynı zamanda, “Aktif Strüktürler; Akustik Formasyon” adlı enstalasyonu İstiklâl Caddesi’ndeki Yapı Kredi Kültür Merkezi’nin cephesine yerleştirilen; mekân, ışık, görsel-işitsel performans, ses ve mimari arasındaki ilişkiyi anlatan Türkiye’deki ilk proje olarak kabul edilir.
“Alkazar Rüyası” adlı interaktif enstalasyon ise, Refik Anadol’un Türkiye’deki güncel projesi olarak, 2021’de Beyoğlu’ndaki eski Alkazar Sineması’nda ziyarete açıldı. 100’den fazla eski Yeşilçam filmi ve bu filmlere ait kayıtların, güncel yapay zekâ teknolojileriyle işlendiği çalışmanın birinci bölümünde geçmiş ile gelecek iç içe geçiyor. Enstalasyonun ikinci bölümünde ise, sanatçı bir ilki deniyor: yapay zekâ ve hareket bir araya geliyor ve insanlar ilk defa katılımcı olarak kolektif bir pigment hâlinde sahnenin parçası oluyor. Ziyaretçi bu kısmı ister gezerek isterse dans ya da yoga gibi çeşitli özel spor seanslarına katılarak deneyimleyebiliyor. Anadol, dünyada bir ilk olan bu interaktif deneyimi hayata geçirirken bu mekâna ait sayısız hatıranın ayak izlerini takip ediyor, sadece mekânın önemine vurgu yapmakla kalmıyor, aynı zamanda bugünün teknolojisinin sınırlarını zorlayarak yarına da Alkazar’dan bir iz bırakıyor, tarihî mekânın duvarları dile geliyor. Anadol, burada sadece filmlerden değil, aynı zamanda sporcuların performanslarından da yararlanarak görsel ve işitsel olarak yeni sınırların kapısını aralıyor. “Benim için Beyoğlu, her duygunun, hatıranın ve rüyanın saklanabileceği bir yer.” diyor.
Tarihsel bağlamında Alkazar Sineması, on yıl öncesinde İstiklâl Caddesi’nde en güzel filmleri en güzel seyrettiğimiz mekân iken kapanıyor, uzun süre akıbeti bilinmiyor. NIKE restorasyonuyla yeniden açılıyor ve bir sosyal sorumluluk projesi olarak hayata geçiyor: HOPE Alkazar, ücretsiz ve herkese açık! Burada spor da yapacaksınız, film de seyredeceksiniz, kendinizi geliştirecek projelere de katılacaksınız. Projenin mimarları olarak Almanya’dan Esra Gülmen geliyor, tasarım yapıyor. Refik Anadol ise yıllarca burada seyredilmiş 150’ye yakın Türk filmini yapay zekâya izlettirip 20 kanal ses ve görüntü ile mekânı “Alkazar Rüyası” hâline dönüştürüyor. Ve “Bu algoritmaları kullanmak isteyenlere hediye edeceğiz.” diyecek kadar cömert.
Hâlâ gitmediyseniz, şimdi tam zamanı!