Küçük görünen başlangıçların yarattığı büyük sonları adım adım, ritmik bir dille anlatan Büyük Irmaklardan Bile; Serinazman ırmağının kenarını yurt tutmuş küçük bir ada halkı için henüz her şeyin yeni bir düzenle altüst olmadığı günlerle başlar. Üç farklı zaman ve üç farklı hikâyenin birbirine bağlandığı çarpıcı kurgusuyla, her bir zamansal düzlem, tekerrür eden tarihin yansıması olarak kendi büyülü evreniyle karşımıza çıkar. Her şey, savaştan kaçıp bu adaya yerleşen yeni insanlar ve bunu fark eden Yüksek Ülke’nin adaya getirmeye çalıştığı, tüm dengeyi bozacak olan düzenin gelmesiyle tersine döner.
Güray Süngü, okurunu bu defa masalsı bir distopyaya çağırıyor. Bakışımızı dünya tarihine çevirdiğimizde oldukça tanıdık gelecek bir hikâyeyle bizi karşılıyor.
”Bir varmış iki yokmuş. Sonra Rab bir daha yaratınca iki olmuş. İki olunca iki biri bilmez olmuş. Bu masal odur. Otur da dinle. Masal bitince sende ne kalırsa masalın anlattığı odur.”
Bir radyo istasyonunda gece programları yapan genç bir adam. Mikrofonun başında gece yarılarına kadar hayat hakkında savrulan karanlık ve öfkeli sözler. Fonda doksanlı yıllar var ve bir yandan akıp duran da o yılların acılı, sancılı sesleri.
Zamanın bulanıklaştığı gece yarısında radyo, şehrin farklı yanından yükselen hikâyelerle doluyor: Yaralı ve yalnız genç kadınların, işçi çocukların, mahcup adamların, çaresiz âşıkların hikâyeleri.
Genç bir insanın, karanlık çöktüğü anda başlayan kendisiyle ve hayatla amansız kavgası. Beklentiler, aşklar, hayal kırıklıkları, yüzleşmeler, düşüşler ve umut arayışı.
Kekeme Çocuklar Korosu, yayınlandığı ilk günden itibaren okurun dünyasında derin izler bırakan kült bir ilk roman. Tarık Tufan’ın insanın iç dünyasına dokunan edebî diliyle tanıştığımız ilk ve unutulmaz eseri…
“Eğer hâlâ nefes alıp verebiliyorsan, hayatta bir şeyleri değiştirebilme şansın var demektir.”
Sezai Karakoç’un 1976’da ilk baskısını yaptırdığı Diriliş Neslinin Âmentüsü, özlemi duyulan diriliş neslinin özelliklerini göstermesi bakımından oldukça önemli bir eserdir. Sezai Karakoç’un oluşturmak istediği, İslâm şuuru ile bütünleşmiş ideal devlet kurmayı amaçlayan bir fikir kitabıdır. Eser sanattan, politikaya; tarihten aktüaliteye uzanan irfanî bir kılavuz. Yazar kısa kısa özetlemiş olması gerekenleri. Dinin yozlaşması, İslâmın gücü ve mâneviyatı, dini bozmak isteyenler ve onlara karşı savaşmak, çağdaş İslâm üzerine konular gayet sade ve düşündürücü. Ölen ruhlarımızın, merhametimizin, duyarlılığımızın “Diriliş”i olabilecek bir eser. Bozulan, yozlaşan İslâm toplumu için neler yapabiliriz bunun reçeteleri verilmiş kitapta ve bir diriliş sitesi üzerinden anlatılmış bireye, topluma ve devlete düşen görevler.
“Her Müslüman önce, kendi iç dünyasında Müslüman olmalı, fakat ondan ayrılmaz bir şekilde toplum içinde ve toplum hâlinde de Müslüman olmayı şart olarak idrâk etmeli.”