Sizi yalnızca resim, hat ve minyatür sanatçısı olarak değil bundan başka yazar, sanat yönetmeni, fotoğrafçı gibi kimliklerinizle de tanıyoruz. Birçok alanda kendini geliştirmiş ve hatırı sayılır çalışmalar ortaya koymuş biri olarak tek bir alanda derine inmenin daha anlamlı bulunduğu bir dönemde siz bu çok yönlülüğünüzü nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu çok yönlülük sizi yoruyor mu?
Doğru düzgün sinema eğitimi veren üniversitelerde veya kurumlarda öğrencilere bütün bu eğitimler veriliyor. Türkiye’de sinema öğrencisine hiçbir zaman çizim eğitimi verilmez ama Amerika’da verilir. Türkiye’deki sinema eğitimi alan öğrencilere belki yeterli derecede sanat tarihi veya dinler tarihi eğitimi verilmez ama Amerika’da bir fakültede verilir. Drama eğitimi verilir, şan eğitimi verilir vs. Sinemacı olduğunuzda bütün bunlardan haberdar olmanız gerekiyor ki sette ve projede başarılı olabilesiniz. Dolayısıyla bana garip gelmiyor. Aslında garip gelenlere sormak lazım. 😊
Bir şey daha söyleyeyim; belki çok karşılaşırsınız, mesela doktorlarda çokça görebiliyorsunuz, müzik yapan var ama aynı zamanda doktordur, sporcudur, ressamdır ama doktordur, birkaç disiplini iyi bilen ama mühendis olan daha başarılı olur. Bence bunu söyleyenler iki kere daha düşünmeliler. Niye böyle insanlar daha başarılı oluyor? Demek ki multidisipliner olmak zararlı olmamakla birlikte bilakis son derece faydalıdır.
Dünyanın en iyi mühendislik üniversitesi MIT’de ilk öğretilen şey şu; asla vazgeçmeyeceksin! Herkes çocuğunu MIT’e gönderemez. Ben 18 yaşında İran’dayken gelen MIT davetiyem var ama İran’daki şartlardan ve ekonomik yetersizlikten dolayı gidemedim. Benim gibi bir sürü çocuk da gidemiyor. Peki o zaman neden MIT’i Türkiye’ye getiremiyoruz? Buradaki üniversiteleri kaliteli hale getiremiyoruz? Çünkü siz gençlere “Tek disiplin çalışın, daldan dala uçmayın.” diyen kişiler hoca olduğu için. Bir üniversiteyi üniversite yapan oradaki hocalardır, idare biçimidir. Bizde alanında yayınladığı makaleler ile dünyayı altüst edecek kalitede üniversiteler ve hocalar var mı? Yok. O zaman gençlere “Tek disiplin çalışın.” demeye hakkımız da yok.
Bence gençlere verilmesi gereken asıl destek ne olmak istiyorlarsa olsunlar ama asla vazgeçmesinler. Ama şunu baştan bilsinler, bu ülkede zorluklarla karşılaşacaklar.
Hem İran’da hem de Türkiye’de yaşadınız. Gördüğümüz kadarıyla sanat anlayışınız ve eserlerinize bu coğrafyaların kültürünü yansıtıyorsunuz. Yaşadığınız bölgenin kültüründen etkilenmenin ve bunu eserlere yansıtmanın çok olağan ve memnun edici olduğunu söylüyorsunuz. Peki, yaşamadığınız ancak uzaktan takip edip hayranlık duyduğunuz bir coğrafya/kültür var mı? Bunu eserlerinize yansıtabiliyor musunuz?
Ben temel olarak insanın olduğu her yere hayranım açıkçası. Çünkü insanlar renk, ırk, yaşam biçimi fark etmeksizin aslında aynı duyguları bir şekilde barındırıyorlar. Elbette coğrafi konumdan, yaşam biçiminden etkilenmiş kültürler var. Bu kültürlerin renkleri, farklılıkları beni çok cezbediyor. Şimdi tavsiye edeceğim bir şey var, ben sizin yaşlardayken bir kitabı araştırma kapsamında parça parça okumuştum, hepsini okumak neredeyse imkansız zaten. Will Durant’ın 80 yıl önce yazdığı “Uygarlıklar Tarihi” isimli on bir ciltlik bir seri. Orta Doğu’dan, medeniyetlerin beşiğinden başlayıp neredeyse 20. yy’a kadar gelerek tüm uygarlıkları multidisipliner şekilde anlatan bir kitaptır.
Doğduğum büyüdüğüm coğrafya evet İran coğrafyası. Kültür olarak inanılmaz renkli mozaiği olan bir coğrafya. Çünkü Orta Doğu’nun göbeğinde duruyor, birçok uygarlığı barındırmış. Arap, Pers, aşırı derecede Türk ve pek çok kültürü ilginç bir şekilde içine alıp hazmedip yoğurmuş ve yeni bir hamur çıkartmış ortaya, yeni lezzetli bir edebi dil ortaya çıkartmış, İran edebiyatı bu konuda çok gelişmiş durumda. O coğrafyada siz bu kültürlerin etkisini sadece görmüyorsunuz yaşayabiliyorsunuz.
Türklere bakıyorsunuz, Anadolu’da Türk Edebiyatı’nda İran’daki romantizmi görmüyorsunuz. Burada işin içinde biraz Türk etkisi var mıdır? Evet, Türkler çok romantik değildir. Tarih boyunca biz bunu biliyoruz. Her kavmin belli özelliği vardır. İranlılar çok hayalperesttir. Türkler daha rasyoneldir.
Peki, bunu minyatür için de söylemek mümkün mü?
Tabii tabii çok doğru. Aynı şekilde bir milletin ne kadar rasyonel ne kadar hayalperest olduğunu hesap ederseniz tabii bu her şeyi etkiler. Sanatlarını da etkiler.
Yani ben de tüm bu insanların torunlarından biri olarak tabii ki İran’da büyüdüğüm için o romantizmden daha fazla etkilenmişim. Biraz daha fantastik bir dünyayla yoğrulmuşum. Ben dahil birçok İranlı sanatçı bunun etkisinde kalır. Ben de eserlerimde, minyatürlerimde İran edebiyatının etkisindeyim.
