Fırat Aydınus

Hocam sizden sizi ilk kez öğrenecek yeni jenerasyon için kendinizi tanıtmak isterseniz, Fırat Aydınus kimdir?

İstanbul doğumluyum, 51 yaşındayım. Aslen akademik eğitimim İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi, Jeofizik Mühendisliği’nden mezunum, yani Jeofizik mühendisiyim. Şu an için yorumculuk yapıyorum ama onun öncesinde hakemliği 30 yıl boyunca yapıp aynı zamanda bu süreç içerisinde çalıştığım yerler de oldu.

Çocukken, gençken sporla aranız nasıldı?

Her çocuğun olduğu gibi dışarıda futbola meraklı hem seyreden hem oynayan ama daha ziyadesiyle asfaltta, toprakta iki taşı bulup bir de top bulduk mu özellikle o zamanın plastik topları bakkallarda satılan plastik topları… Bunlarla başlayan bir çocukluğum oldu.

Profesyonel olarak futbol başlangıcınız oldu mu?

10 yaşında lisanslı futbolcu olarak Davutpaşa’da top oynadım.

Hakemliğe ne zaman başladınız?

1993’te de hakemliğe başladım. 30 yıl boyunca devam etti. Süreç içerisinde şöyle bir durum oldu, sadece futbol anlamında değil, elimden geldiğince sportif olarak basketbol, masa tenisi, voleybol olsun şartların bize el verdiği kadar yapmaya çalıştım ve yaptım. Bunları da iyi ki yapmışım diyorum şimdi.

Hakemlikle yolunuz nasıl kesişti?

Konjonktür öyle bir değişti ki. Eskiden şu vardı; anneler, babalar çocuklarının eğitimini ön planda tutarak topçu veya popçu olma konusunda ket vururlardı. Şu anki süreçte ebeveynlerin -ki benim mesela kızım da lisanslı yüzücü- çocuklarının spor yapabilmek için ellerinden tutup o zamanını ayırmaları, destek olmaları çok önemli. Ama buradaki önemli husus şu, spor yapmaları için yani bir yerlere girip yıldız olmak, ünlü olmak veya geçimini ekonomik anlamda buradan sağlamak gibi entegre edeceğiniz veya empoze edeceğiniz şeyler çocuk için gerçekten yarın öbür gün handikap yaratır. Fakat spor yapması için bir ebeveyn olarak gerçekten destek göstermek çok önemli.

Benim hakemliğe nasıl başladığım konusuna gelince de zaman öyle değişiyor ki, ben üniversiteye hazırlanırken top oynuyordum ve bu hazırlık aşaması aynı zamanda eğitimle devam ediyordu. Benim babam tekelde işçiydi, işçi emeklisi ve aslında babam için üç çocuğunun da üniversite okuması ve eğitim alması öncelikli.

Bunun için de gerçekten;

Allah annemizden babamızdan razı olsun. Bugünleri görebilmem veya bunları yaşayabilmem için onların üzerimdeki emeği büyüktür.

Babam o gün, “Oğlum, sen eğitimle futbolu bir arada götüremiyor musun?” dedi. Hani belki bugün birçok ebeveyn eğitimi duraksatıp futbola yönlendirir ancak babam işte o zamanın aklıyla beni futboldan aldı çünkü Davutpaşa’da oynadığım dönemde gerçekten eğitim hayatım sekteye uğruyordu.

O yüzden bana futbolu bıraktırdı çünkü kulüp futbolcusuyken tabii ki disiplinli olarak zaman ayırmamız gereken ve düzenli olarak gittiğimiz antrenmanlar vardı ancak ben de zaman olarak tabii eğitimime ağırlık verdim ve üniversiteye gittim. Sonra sanırım babamın içinde uhde kalmış olacak ki bana bir gün gelip “Oğlum bak hakemlik kursu açılıyor, arzu edersen hakem olmak için başvur.” dedi. Tabii o zamanlarda hakemlere bakış açışıyla şu anki arasında hiçbir fark yok. Hakemler nasıl tanıtılıyor, hangi gözle bakılıyor biz de bir genç olarak bunun farkındaydık. “Baba biliyorsun hakemlere hakaret ediliyor ben olmam.” dedim.

Hatta Fındıkzade’de otururken o süreç içerisinde rahmetli Müslüm Gürses ve eşi Muhterem Nur’un torunu Hakan abimiz hafta sonları ziyarete gelir yan tarafta da Özcan Oal’ın kayınvalidesi otururdu ve maçları olmadığında gelirdi. Ben onları perdeyi açar görürdüm, konuşur içeri kaçardım. Daha sonra 23 ay geçti babam tekrar geldi yeni bir kursun açıldığını söyledi. Ben tekrar yapmayacağımı söyledim. Babam “Oğlum eğer hakem olursan sana bir serbest giriş kartı veriyorlar her stada, maça bedava girebiliyorsun.” dedi. “Sen ne diyorsun baba ya…” dedim. Cezbeden nokta bu oldu. Tamam dedim ne kadar sürecek bu kurs, 10 gün dedi. Baba 10 gün sonra ben kartımı alır hakemlikten ayrılırım, dedim. İşte o 10 gün 30 yıl oldu…

Ben hakemlikte 30 yıl sonra emekli olabildim. Çok güzel bir şeye de vesile olmuş babam o zamanki ergen bir insanı teşvik etme konusunda. Sonra tabii o kartla bir iki sene gittik geldik. Ben tabii Kadıköy Ali Samiyen, İnönü gidiyordum bütün statlara, seyrediyordum.

Çok güzeldi haftasonları amatör maçlarımız olmadığı sürece o zaman kartın hakikaten amiyane tâbirle ekmeğini yedim, çok maç seyrettim.

Ama tabii bu 30 yıllık süreç hep aile desteği. Hem başlangıcında hem de süreç içerisindeki desteklerinden dolayı aileme minnettarım gerçekten Allah başımdan eksik etmesin, sadece benim değil, kimsenin annesini babasını eksik etmesin. Allah uzun ömürler versin.

Çok ikonik bir karaktersiniz Türk futbolunda, sahada çok sert bir duruşunuz var. Hatta benim şöyle bir anım var, sizi üniversitede görmüştüm antrenmana gelmiştiniz ama cesaret edip fotoğraf çekmeye gelememiştim çünkü çok sert duruyordunuz futbolda, aklımda öyle yer edinmişti…

Estağfurullah…

Hocam hakemliğe bağlı olarak yaşadığınız en ilginç futbol anısı neydi?

Tabii anılardan bahsedersek bu millet bahçemizi turlamak zorunda kalırız ama benim hep aklımda yer edinen ilkler olmuştur. Çok farklı, çok ütopik şeyler yaşandı anlamında değil ama ilklerin önemi çok büyüktür. Mesela ben amatörde hakem olduğum ilk maçıma İMES’te yardımcı hakem olarak çıkmıştım. Maçın hakemi ise abimdi ve orada yaşadığım bir anı vardır onu hep anlatırım. Ya da Süper Lig’de ilk çıktığım Elâzığ-Konya maçını, yine ilk kez çıktığım Şampiyonlar Ligi Bayern Münih maçı… Bunlar ilkler ve bunlara benzer ilkler benim hâfızamda yer edinmiştir.

Amatör dönemleri de sayarsak Süper Lig’de 400 küsur maç, sonrasında Trabzon’la beraber 52 derbi, Trabzon haricinde İstanbul içinde 33, anı olmaması mümkün mü… Ama benim hâfızamda ilklerin yeri her zaman farklıdır.

Hocam şu an aktif bir sporculuk hayatınız var, sizi Fırat Aydınus yapan bir hakemlik gerçeği de var. İkisini masaya koyduğumuzda sizin için hangisi daha keyifliydi?

Bu tabii şartlara bağlı. Bir kere ne yaparsan yap elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışacaksın. Burada önemli olan başarılı olup olmamak değil. Hakemlik yaparken de yorumculuk yaparken de top oynarken de en iyisini yapmaya çalışacaksın. Hepsinin farklı farklı haz veren veya olumsuz tarafları mevzubahis ama ben birinde koşarken diğerinde yorumlarım ve bunun farklı güzel ya da olumsuz yansımaları oluyor tabii.

Hocam çok teşekkür ederleriz. Son olarak neler söylemek istersiniz?

Millet bahçesinde çok güzel bir ortamda röportaj yaptık. Umarım daha güzelleri için önümüzdeki süreç içerisinde tekrar buluşuruz. Görüşmek üzere kendinize iyi bakın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir