Özkan Öztürk – Röportaj

Hayatım boyunca hiç maç seçmedim. Maçlara atandım, görevlendirildim. Allah korusun sağlıkla ilgili bir şey olur, ailevi bir durum vardır gider yöneticinizle konuşursunuz ama onun dışında ne bir maç seçtim ne de bir maça talip oldum. Hep maçlar bana geldi.

Öncelikle sizi tanıyalım. Özkan Öztürk kimdir?

‘1985 Samsun/Bafra doğumluyum. İlkokul sonrası babamın işleri sebebiyle İstanbul’a geldik ve o gün bugündür buradayız. İşletme ve radyo-televizyon programcılığı bölümlerini okudum. Deli-dolu, imkanlar dahilinde gezmesini, yemesini seven, ailesine ve işine odaklı bir insandır Özkan Öztürk.’

Neden spikerlik? Çocukken de hayalini kurduğunuz meslek bu muydu?

Futbol hastasıydım. Çok fazla maç izler, hayal kurardım. İzlediğim liglerdeki stadyumları, oradaki futbol kültürünü çok merak ederdim. Mahallede futbol oynarken de bir yandan bu maçları anlatırdım.

Hatta ilerleyen dönemlerde bilgisayar ve konsol oyunlarında da bu anlatımlara devam ettim. Arkadaşlarım sesi kısar bana anlattırırlardı. O günlerden geliyor meslek aşkı.

Spiker olmak için bir okuldan/bölümden mezun olmak gerekiyor mu?

Alaylı olmak mı okullu olmak mı? Bu birçok meslek dalında da tartışılan bir konudur. Yeteneğin varsa, geçmişten günümüze spor branşlarında bir genel kültüre sahip olduğunu düşünüyorsan, Türkçeye hakimsen, diksiyonun ve ses tonun iyiyse bu meslekle alakalı bir bölümden mezun olmana gerek yok.

Bu meslekte, benim “Spikerlik refleksi” dediğim bir şey var. Bu herkeste olan bir şey değil. Yayın temsiliyeti, yayına hakimiyet bunlar çok önemli şeyler. Bu saymış olduğum şeyler olmazsa olmazdır.

Bir spor spikerinin günü nasıl geçiyor? Baştan sona rutin bir gününüzü özetleyebilir misiniz?

Hep kendine dikkat ederek geçiyor:) Aman soğuk bir şey içmeyeyim, aman terlemeyeyim, hasta olmayayım gibi. Vitaminler, takviyeler. İşimizi sesimizle yapıyoruz ve sağlıklı, zinde olmak çok önemli. Ayrıca ben hep anlatacağım maçı düşünürüm. Aklımda hep anlatacağım maç ya da maçlar vardır. Kafamda oynar, bilgiler toplarım maçlarla ilgili. Günlük rutin artık bunlar.

Hangi maçı sunacağınızı siz mi seçiyorsunuz yoksa atama mı gerçekleştiriliyor?

En çok sorulan sorulardan biri bu. Hayatım boyunca hiç maç seçmedim. Maçlara atandım, görevlendirildim. Allah korusun sağlıkla ilgili bir şey olur, ailevi bir durum vardır gider yöneticinizle konuşursunuz ama onun dışında ne bir maç seçtim ne de bir maça talip oldum. Hep maçlar bana geldi.

Milli takım maçlarında spikerlik yapmak ile diğer maçlarda spikerlik yapmak arasında bir fark var mı? Varsa nedir?

Çok fark var. Bir kere milli duygular ön plana çıkıyor. Hepimiz aynı taraftayız ve milli takımımızın galip gelmesini istiyoruz. Düşünün milli takımımız Berlin Olimpiyat’ta Almanya ile oynuyor. Stadyum kapasitesi 75 bin. Tüm biletler satılmış ve 75 bin kişinin 60 bini Türk. Her yer kırmızı beyaz. Siz de havaya giriyorsunuz. Çok değişik bir duygu. Hele milli takım kazanmışsa daha da büyük keyif. Süper lig maçlarında durum farklı. İki takım, iki farklı camia karşı karşıya geliyor. Orada dengeyi çok iyi kurmanız lazım. Seçtiğiniz kelimeler, kurduğunuz cümleler çok önemli. Bu dengeyi sağlayamazsanız başarılı olamazsınız. Bizim meslekteki en önemli şeylerden biri de her takım taraftarından saygı görüyor musunuz? Tüm takım taraftarlarından saygı, sevgi görüyorsanız işinizi iyi yapıyorsunuz demektir. Ben hep şöyle derim; “Herkes maç anlatabilir, her ligi anlatabilir ama herkes Süper Lig anlatamaz” Burası başka bir dünya.

Spikerlik yaparken en çok heyecanlandığınız/duygulandığınız maç hangisiydi?

18 Kasım’da Berlin’de oynanan Almanya-Türkiye maçında çok farklı duygular yaşadım. Kağıt üzerinde bir hazırlık maçı olsa da bir hazırlık maçından fazlasıydı. İnanılmaz bir atmosfer, buram buram tarih kokan bir stadyum. Almanları Almanya’da en son yine bir dostluk maçında 1951’de yenmişiz yani çok uzun zaman olmuş. Oradaki vatandaşlarımızın tutkusu, kısaca her şey harikaydı.

2017’de Santiago Bernabeu’da El Clasico anlatmıştım. Bir tarafta Ronaldo diğer tarafta Messi. Oradaydım, olağanüstü bir duyguydu. Çok heyecanlanmıştım.
2021’de Porto’da anlattığım Şampiyonlar Ligi Finali ve yine aynı yıl anlattığım Galatasaray-Fenerbahçe derbisi de unutamadığım maçlarımdan.

Asla unutmam dediğiniz bir futbol anısı var mı?

Bir gün Kayseri’de maç anlatıyorum. Hararetli bir maç. Bir pozisyon sırasında arkadan kolumda biri çekiyor. Arkamı da dönemiyorum tehlikeli bir atak gelişiyor. Neyse pozisyon bitti, mikrofonu kapattım, arkamı döndüm tanımadığım birisi. Ne oldu neden çekiştiriyorsun, ne oldu dedim. Bir önceki pozisyon ofsayt mıydı dedi bana. Görmüyor musun maç anlatıyorum, canlı yayındayım lütfen yapmayın böyle şeyler dedim gönderdim. Değişikti, o anı unutmuyorum.

Spor Spikerliği Akademisi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Spor spikerliği akademisini destekliyorum. Bu mesleği yapmak isteyen çok sayıda genç var. Ama nasıl ve nereden başlayacaklarını bilmiyorlar. İnsanlara ulaşamıyorlar. Bu akademi vesilesiyle de ilk adımı atmış, bir yerden başlamış oluyorlar. Çok önemli.

Spor spikeri olmak isteyen gençlere ne tavsiye edersiniz?

Eğer gerçekten bu mesleği istiyorlarsa, bunu bir iş olarak değil de bir tutku olarak görüyorlarsa, uzun yıllar ideal maaş seviyelerine gelemeyeceklerini bilip hala göze alıyorlarsa o zaman kesinlikle hayallerinin peşinden koşsunlar. Eğer bir yetenek varsa elbet o farkedilir.

Ali Ramazan ÜNEY

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir