Transfer Dünyasının Genç Sesi: Yağız Sabuncuoğlu

Kendinden biraz bahsedebilir misin?

1991 Eskişehir doğumluyum. Yaklaşık 11 yıldır futbol sektöründeyim. 5-6 yıldır da sadece transfer haberciliği üzerine eğilmiş durumdayım. İletişim Fakültesi mezunuyum. Sports Digitale habercilik şirketinin de Genel Yayın Yönetmeni’yim diyebilirim.

Mesleğe nasıl başladın?

NTV Spor’da başladım mesleğe. Orada 1.5 yıl staj görmüştüm. O süreç büyük katkıda bulundu kariyerime. İlk canlı yayınımı Süleyman Seba’nın vefatı haberiyle yapmıştım. 2013 yılıydı. Öğrenci olmama rağmen hiç çekinmezdim ve insanlara yazardım. Kimisiyle röportaj yapmak için, kimisiyle sadece transferler hakkında konuşmak için… Muhabir olmak için biraz girişken olmak gerekiyor. Birçok sportif direktörün beni engellediği de oldu. Ariel Ortega bunlardan biri mesela.

Muhabirlikten Genel Yayın Yönetmenliğine geçiş süreci nasıl oldu?

Muhabirlik aslında sürekli devam eden bir meslek. Bir kere o keyfi yaşadıktan sonra, insanlara bilgi veren ilk kişi olma heyecanını yaşadıktan sonra vazgeçemiyor insan. Ben de herhalde muhabirliği bıraktığım gibi mesleği de bırakırım.

Seni en fazla heyecanlandıran transfer haberi hangisiydi?

Bu tarz çok haber oldu ama yakın zamanda Fenerbahçe için yaptığım Wilfred Zaha haberi son dönemin en heyecanlandıran haberlerinden biriydi diyebilirim. Maalesef son dönemde ülkede yönetici profili çok değişti. Sorduğumuz her soruya yalanlayarak cevap veriyorlar ve bilgi vermiyorlar. Bilginin olmadığı yerde de her zaman risk var. Böyle devam ederlerse günün sonunda kendileri zarar görebilir. Çünkü iyi transfer haberleriyle taraftarı ateşleyebilirsiniz.

Transfer haberciliğinin en zor yanı, haberlerinizin yalanlanıyor olması diyebilir miyiz?

İlk dönemlerde haberlerimi yalanladıklarında çok üzülüyordum yalan yok. Hatta şahsi algılıyordum bu durumu. Midem bulanıyordu, karnım ağrıyordu falan ama artık gram umursamıyorum. Ülkemizde de yapılan haberin devamı çok umursanmıyor. İlk gördüğü haliyle kabulleniliyor ve o şekilde yargılanıyor haberler. Yalan haberlerden faydalanan insanlar da yok değil tabi. 5-6 yıldır Fenerbahçe tandanslı haberler yaptığım için bu camianın güvenini kazandım diyebilirim. Öyle bir hal aldı ki bir haber yapıyorum, yönetici yalanlıyor ama yine de benim dediğime inanıyorlar. Bu bazen iyi bir şey ama bazen kötü olabiliyor çünkü büyük bir sorumluluk.

Ülkemizde de yapılan haberin devamı çok umursanmıyor. İlk gördüğü haliyle kabulleniliyor ve o şekilde yargılanıyor haberler.

Sosyal medyanın kariyerinde bir etkisi var mıydı?

Elbette. Sosyal medya çok fazla bilginin dolaştığı bir platform. Yüzdelik olarak baktığımızda dolaşan bilgilerin %80’inden fazlası yalan veya hatalı. Siz doğru bilgiler sağladığınızda bu bilgi neyle alakalı olursa olsun bir şekilde insanların dikkatini çekiyor ve takip edilmeye başlanıyorsunuz. Hayatımızın çok önemli bir parças sosyal medya. Benim tanınmamda da çok büyük etkisi var. Geçmiş dönemde ana akım medya daha fazla takip ediliyordu. Ben TRT Spor’da 2 sene Fenerbahçe muhabirliği yaptım, onun da mutlaka katkısı olmuştur.

Gençlerin futbol haberciliğine olan ilgisi hakkında ne düşünüyorsun?

Futbol eskiden daha orta yaş diyebileceğimiz bir kesimin yakından takip ettiği bir spordu. Günümüzde ise gençler daha içli dışlı futbolla. Esenler Gençlik Günleri’ndeki söyleşimizde de gördük bunu. Kapalı havaya rağmen yüzlerce genç gelmişti ve onlarca soru sordular ki soruları da gayet mantıklıydı. Transfer haberciliğinde de bence gençlere haber yazmak ve onları inandırmak daha zor. Bunu başarabildiğinizde gerçekten iyi hissediyorsunuz.

Transfer Haberciliğinde örnek aldığın biri var mı?

Örnek alma olarak değil de bu sektörün bence en önemli isimlerinden biri şüphesiz Fabrizio Romano. Bu meslekte ne kadar iyiyseniz o kadar haber size geliyor. Önceden haber yapabilmek için siz yalvarırken sektörde iyi yerlere geldikçe insanlar size gelip “Benim haberimi sen yapar mısın?” diyorlar. Bu çok değerli. Fabrizio benden 4 yaş küçük, sürekli konuşuyoruz. 3 tane telefon kullanıyor. Nasıl bir yoğunlukta çalıştığını siz düşünün.

Transfer dönemleri senin açından nasıl geçiyor?

Sürekli telefonla konuşuyorum. Yoğunluk dediğim, fiziksel aktiviteye dayalı bir yoğunluk değil. Bizimkisi mental yorgunluk ve bu yıpratıcı olabiliyor. Transfer haberi yapmak büyük bir risk. Bir haberle kariyerini bitirebilirsin. Yakın arkadaşlarımın bile başına geldi bu. Durup dururken Türkiye’nin önde gelen insanları sizi kötülemeye başlayabiliyor. O yüzden bu alanda kariyer yapmak isteyen gençlere açık açık anlatıyorum tüm riskleri.

Fenerbahçe ile çok anıldığın için soruyoruz, Fenerbahçe’nin sürecini nasıl değerlendiriyorsun?

Bu soruyla çok fazla karşılaşıyorum ama şaşırmıyorum. Sık sık Ali Koç’u neden göndermiyorlar? falan diye soranlar da oluyor. Fenerbahçe öyle çok sık başkan değiştiren bir yapıya sahip değil. Kaldı ki Ali Koç cebinden 200 milyon doların üstünde para harcadı başkan olduğundan beri. Eğer başka aday varsa oylamaya gidebileceğini de her fırsatta söylüyor ama ortada aday da yok. Şu anki sistemde Fenerbahçe’nin ciddi bir borcu var, bu nedenle kimse cesaret edemiyor. Taraftar eleştirebilir, her zaman da haklıdır bence. İyi olmayan bir gidişat var ve bir çözüm bulunması gerekiyor.

En büyük hedefin ne?

2020’de TRT’de en büyük hedefin ne diye sorduklarında “Kulüp Başkanı olmak istiyorum.” demiştim ve viral olmuştu. Gerçekten de Türkiye’de kulüp başkanı olmak istiyorum. Şu an ekonomik olarak bu imkânsız dursa da bir gün inşallah nasip olur. Bayern Munich modeli gibi başkanlar bizim ülkemizde neden olmasın. Çok da yakışır bence.

Sektörün bence en önemli isimlerinden biri şüphesiz Fabrizio Romano. Bu meslekte ne kadar iyiyseniz o kadar haber size geliyor.