BİLİMSEL DÜŞLERİN DİBİNDE YİRMİ BİN FERSAH: JULES VERNE

Ümit Yaşar Özkan

Jules Verne, çocukluğumuzun hayal gemisini kumanda eden en baba kaptanlardan biriydi. Onun dünyasına ressam Aslan Şükür’ün kapaklarından girerdik. Nisan ayında kaybettiğimiz Aslan Şükür’ün yaptığı özgün Jules Verne kapakları, keşif, heyecan, macera beklentisini yükseltir; okuma iştahımızı artırırdı. Denizler Altında Yirmi Bin Fersah’ın kapağındaki karizmatik Nemo’yu, İstanbul Boğazı’nı bir ip üstünde geçmeye çalışan İnatçı Keraban Ağa’yı, Esrarengiz Ada’nın kapağında kükreyip patlayan yanardağı nasıl unutabilirim? (Esrarengiz Ada’nın yeri ayrı çünkü Verne’in başka bir romanının finalinde kayıplara karışan bir karakter bu hikâyede ortaya çıkarak beni şaşırtmıştı).
Bilim kurgu edebiyatının öncü isimlerinden biri Jules Verne. İlk sayıda Lukianos’tan ve onun yazdığı Ay’a yolculuk öyküsünden bahsetmiştim; şimdi yüzyıllar sonrasına sıçrayıp Verne ile bilim kurgu yolculuğumuzu sürdüreceğiz. Merak edip, “Bu aradaki yüzyıllarda bilim kurgu edebiyatı namına hiçbir şey olmadı mı?” diye sorabilirsiniz. Elbette insanoğlu bilimsel düşler kurgulamaya devam etti. Mesela 16. ve 17. yüzyıllarda yaşamış önemli bir astronom olan Kepler, Somnium adlı bir kitap yazdı. İşe bakın ki bu kitap da Ay’a yapılan bir yolculuğu anlatıyordu (Demek ki dünyanın uydusuna varma çabası insanlığın en eski hayallerinden biriymiş). Bu üretim sonraki yüzyıllarda da devam etti: Jonathan Swift’in Gulliver’in Gezileri romanındaki uçan ada Laputa, Voltaire’in Micromegas’ı… Şüphesiz daha başka örnekler de verilebilir ve bunlar bilim kurgu edebiyatının tarihinde önemli, öncü eserlerdir. Yine de modern bir öncü olarak Jules Verne’in bilim kurgu edebiyatının tarihindeki yeri ayrı ve ayrıcalıklıdır çünkü o ısrarla bilimsel romanlar yazmış, bilimsel ve teknolojik gelişmeleri büyük bir dikkatle takip ederek bu gelişmeleri eserlerinde gidebilecekleri en uç noktalara götürmüştür. Yani bilimsel verileri, hayal gücünün kanatlarıyla havalandırmıştır. Bu yüzden de Verne, bir kâhin olarak görülür kimileri tarafından, öyle ya ilk denizaltı gemi türünü bilimsel ve teknik gerçekliğe uygun ilk Ay yolculuğunu o kurgulamıştır ve bir yüzyıl sonra insanlık bütün bunları onun romanlarında anlattığına çok yakın bir biçimde gerçekleştirmiştir. Jules Verne, Denizler Altında Yirmi Bin Fersah romanını 1870’te yayımlamıştır. Amerikalılar ise ilk nükleer denizaltıyı 1955’te yapmışlar hatta Verne’nin öngörüsüne hürmeten yaptıkları bu denizaltıya Nautilus adını vermişlerdir. Burada yazarımızın dehasına şapka çıkaralım. Verne, Nautilus’u kurgularken teknolojinin gidebileceği en uç noktayı hayal ediyordu. Kendi devrinin teknik gelişmelerini yakından takip ettiği için bunu yapabilecek donanıma sahipti. Fakat o sadece teknolojiye dair ileri düşler kurmadı; denizlerin dibine dair de ulaşabildiği bütün önemli bilimsel çalışmaları okudu. Böylece okurlarını Nemo’nun Nautilus’uyla denizler altında inanılmaz bir yolculuğa çıkarabildi. Okyanusların diplerini tarayan rengârenk belgeselleri seyretmiş olabilirsiniz. Belki de böyle bir belgesele denk geldiğinizde esneyip kanalı değiştiriyorsunuz. Nemo’nun macerasına kulak verin; Verne’nin tasvir ettiği o dünyanın hâlâ capcanlı olduğunu göreceksiniz ve o belgeselleri de yepyeni bir gözle seyretmeye başlayacaksınız.
1865 yılında yazdığı Aya Seyahat romanı ise bizi şaşkınlıklardan şaşkınlıklara sürükler. Jules Verne, insanlığın en eski düşünü en olabilecek hâliyle anlatmıştır. Bu yüzden de onun kurguladığı Ay yolculuğuyla 1969’da gerçekleştirilen gerçek Ay yolculuğu arasında hayret verici benzerlikler vardır. Verne, romanında aracı Amerika Florida’dan fırlatmıştır. Gerçek Ay mekiği de Amerikalılar tarafından Florida’dan fırlatılmıştır. Peki, bu bir tesadüf müdür yoksa Nautilus’ta olduğu gibi Amerikalılar yine Verne’e hürmeten aracı buradan fırlatmış olabilirler mi? Şu noktaya dikkat çekeyim; Verne, aracın fırlatılacağı en uygun coğrafyayı araştırmış ve gerekli astronomik hesapları yapmıştı. Bilim kurgu edebiyatı söz konusu olduğunda öngörüler ve bu öngörülerin yıllar sonra gerçekleşmesi hayret verici gelmektedir bize. Fakat bilim kurguyu öngörüye, kehanete, bilim kurgu yazarlarını da kâhine indirgemek ne kadar doğrudur? Jules Verne, bütün bunları öngördü diyebiliriz ya da başka bir açıdan bakarak Verne, geleceğe ilham verdi hatta onu şekillendirdi de diyebiliriz. Böylece bilim kurgunun geleceği öngörmekten çok onu biçimlendiren bir edebî tür olduğunu da söylemiş oluruz.
Bilim kurgu edebiyatı, hayalleriyle geleceğe yön verecek yeni düşçülerini bekliyor.