Hedefi 12’den Vurmaya Var Mısın?

Hayatta başarılı olan insanlara bu başarılarının kaynağı sorulduğunda verdikleri cevap üç aşağı beş yukarı aynı: “Hedeflerinizi belirleyin ve o hedefe ulaşana kadar pes etmeden çalışın.” Peki, başarının formülü gerçekten hedef belirlemekten mi geçiyor ve her şey bu kadar net ve basit olabilir mi?

Hedefi nasıl 12’den vuracağımızı öğrenmeden önce neden hedef belirlememiz gerektiği konusunda biraz konuşalım. İlk olarak hedef belirlemek, hayat yolculuğumuz hakkındaki birçok belirsizliği ortadan kaldırıyor. Soyut düşünceleri, somut bir zeminde ele alma fırsatı veriyor. Tabiri caizse işi matematiksel bir formüle kavuşturarak gideceğimiz yere daha emin adımlarla ilerlememizi sağlıyor. Hedefler sayesinde daha rahat konsantre oluyor, motivasyonumuz artıyor, zaman yönetme becerimiz gelişiyor, ertelemenin üstesinden geliyor ve geleceğimizi netleştiriyoruz.

İyi bir hedef belirlemenin bazı ipuçları var.

İlk olarak minik hedefler belirlemek, daha büyük hedeflere ulaşmak için mükemmel bir yöntem. “Günüm bomboş geçiyor. Neredeyse hiçbir şey yapmıyorum. Yataktan kalkmak için hiçbir motivasyonum yok.” diyorsanız, sizin için en uygun hedefler günlük hayatta yaşamınızın devamı için yaptığınız eylemler olabilir. Buna su içmek, yemek yemek, temizlik yapmak, ev işleriyle uğraşmak dahil. Defterinizi alın ve rutin bir gününüzde yaptığınız şeyleri sanki bugünkü görevinizmiş gibi listeleyin. Yaptığınız her görev için bir tik işareti koyun. Günün sonunda uyumadan önce bu defterinize baktığınızda aslında gün boyu birçok şeyi yaptığınızı ve o günlük hedeflerinize ulaştığınızı fark edeceksiniz. Ulaştığınız her küçük hedef size büyük hedeflere giden yoldaki motivasyon olarak geri dönecek. Büyük hedef dediysek çok da abartmamak gerekiyor. Çünkü hedefiniz ne kadar gerçekçi, tutarlı ve ulaşılabilir olursa başarı oranınız da o kadar artıyor.

Hayattaki hedefimizi belirlediysek işin zor kısmını hallettik demektir.

Önem sırasına göre hedef belirlemek oldukça “önemli”

Bazı zamanlarda aynı anda birden fazla hedefimiz olabilir ve bu durum bizi tembelliğe veya karmaşaya sürükleyebilir. Hepsini bir arada yapmaya çalışırken bir anda hiçbirini yapamaz halde buluruz kendimizi. Bu gibi durumlarda hedeflerimizi önem sırasına göre belirlemeliyiz. Dwight D. Eisenhower tarafından geliştirilen Matris Tekniği böyle zamanlarda yardımınıza koşabilir. Bu tekniğe göre yapılacak işlerin aciliyet ve önemini belirlemek için 4 çeyreğe bölünmüş bir koordinat çizilir. Yapılması gereken işler kendi içerisinde acil olmayan- önemsiz işler, acil ama önemsiz işler, acil olmayan önemli işler, acil ve önemli işler olarak kategorize edilir ve öncelik sırasına konur. Böylelikle ilk olarak hangi hedefinize enerji harcayacağınızı listelemiş olursunuz.

Hayattaki hedefimizi belirlediysek işin zor kısmını hallettik demektir. Şimdi ise işin daha zor kısmına geldik. Ça-lış-mak… Öyle, böyle değil… Var gücümüzle, bıkmadan, usanmadan çalışmak. Çünkü hedefe giden yolun tamamı çiçek bahçeleriyle bezeli olmayacak. Bazen fırtınalar kopacak, bazen dikenler batacak, bazen hayat bize darbeler vuracak ve yere düşeceğiz ama başımıza ne gelirse gelsin tekrar ayağa kalkmayı bilmemiz gerekiyor. Biliyorum, bu öyle söylenildiği kadar kolay değil ama kolaylaştırmanın çok etkili bir yolu var: Hedeflerinizin size ait olması. Şöyle dönüp baktığımızda birçok hedefimiz başka insanların hedefleriyle aynı. Bizlere hitap eden ünlülerin, fenomenlerin de bize dayattığı hedefler çok benziyor. Hâl böyle olunca bir başkasının hedefinin peşinde boş yere zaman ve emek harcamış oluyoruz. İlk yere düşmemizde pes ediyoruz ve başka hayallerin peşinden koşma ihtiyacı hissediyoruz. Bunun temelinde yatan sorunlardan biri hedeflerimizin bize ait olmayışı. O yüzden şu soruyu kendimize sormamız gerekiyor: 12’den vurmak istediğim bu hedef kimin?

Eğer cevabınız bir başkasını içeriyorsa hedef değiştirmenin vakti gelmiş. Eğer cevabınız “Benim.” ise ne duruyorsunuz? Vakit, çalışma vakti…