Kitabın Ortasından

Anadolu’nun bir taşra kentinden Yeni Dünya’nın metropollerine kadar uzanan bir coğrafyada kaynaşan insanımız… Modernleşmiş olanlarla, kişiliklerini koruma çabasıyla bunun dışında kalanlar… Her iki kesitte yaşayan insanların gerek kendi kendileriyle gerek çevreleriyle olan çatışmalarından doğan dram… Eksik kalmış aşklar, eksik bırakılmış eylemler… Bu kitabı okurken Batı kültürünün baskısı ile çaresiz bırakılmış insanımızın bocalayışını, gizli protestolarını ve gizli kabullenişlerini göreceksiniz… Rasim Özdenören’in üslubunu sevenler, bu kitapta onun başlıca özelliklerini bir arada bulacaklar…

1960 yılında yayımlandığından bu yana bir dünya klasiği olan, bütün edebiyatseverlerin gönlünde özel bir yer edinen, Pulitzer ödüllü Bülbülü Öldürmek; Amerikanın güneyinde yaşanan ırkçılığı ve eşitsizliği bir çocuk kahramanın, Scout Finchin gözünden anlatıyor.
Harper Lee, kullandığı yalın ama çarpıcı dil aracılığıyla adalet, özgürlük, eşitlik ve ayrımcılık gibi hâlâ güncel temaları; Scout`un büyüyüş öyküsüyle birlikte dokuyarak, iyilik ve kötülüğü hem bireysel hem de toplumsal olarak mercek altına alıyor. Bir ‘zenci’nin haksız yere suçlanması üzerinden gelişen olaylar; önyargılar, riyakârlık, sınıf ve ırk çatışmalarıyla beslenen küçük Amerikan kasabasının sınırlarını aşıp, insanlar arası ilişkide adaletin ve dürüstlüğün önemini anlatan evrensel bir hikâyeye dönüşüyor.

“Ömrün, yaz mevsimini özleyerek geçtiği şehirde seksenli yılların başında, kışın en sert geçtiği günler. Gölün kuzey ucunda, dalgaların bile dinlenmek için mola verdikleri bir şehir. Ekşi erikler bütün olarak çaya atılıp kıtlama şekerle içilir. Nineler yün eğirir, çorap örer torunlarına; yaşlılık ne kadar eskitirse eskitsin hatıralarını, neşelenince bir hafıza kartı takılmış gibi beyinlerine, milyon tane masal vardır heybelerinde.”
Huzur Koleksiyoncusu, baba evinin ana evine dönüştüğü bir fakirhaneyi anlatıyor. Dokunduğu her hayatı güzelleştiren Halil’in, doğumundan gençliğine uzanan öyküsü, okuru kendi huzur koleksiyonlarını oluşturabileceği bir yolculuğa çıkarıyor.

“Her nerede değilsem orada mutlu olacakmışım gibi gelir.” diyerek başlıyor roman.
Güray Süngü, Az Kalan Gölge adlı romanında içinde sürüklendiği manevi boşluğa anlam vermeye çalışan ve çıkış arayan insanın yalnızlığını anlatıyor. Roman kahramanı Osman oğlu Osman, etrafa ve zaman zaman kendisine de öfke duyuyor. İnsanlara hatta ailesine bile tahammül edemiyor. Çevresinde olup bitenleri izliyor ve insanlarla iletişimde zorlanıyor. Eser boyunca “abdest almaya giden baba” onun yüreğinde dinmeyen bir sızı olarak kalıyor. Ortamdan uzaklaşma, uzaklara gitme, Amerika’ya ulaşma düşüncesi Osman’ı heyecanlandırıyor. Ne istediğini bilmeden yalnızca gitmek istiyor. Yaşayarak, sorular sorarak aklın sınırlarında gezinen bir karakterin hikâyesi. İnsanı zorlayan başarılı bir Güray Süngü romanı.

Daha çok şiirleriyle bildiğimiz Suavi Kemal Yazgıç’ın hikâye kitabı “Dünyanın Çekmeceleri.” Her çekmecesinde farklı karakterler, olaylar ve mekânlar var bu kitapta. Her biri birkaç sayfadan oluşan bu kısa hikâyeler hakkında Yazgıç, şunları demiş: “Karakterlerim hem tamamen hayal ürü­nü hem de tamamen kendi hayatımın izini taşıyorlar. Birinden birini seçmek zorunda olduğumu düşünmüyorum. Ayrıca tanıdığım insanları da tamamen tanımam mümkün de­ğil. Tamamen gerçek kişileri anlatırken bile tanıdığım ve anlatabildiğim kadarıyla kaleme aldığım için ortaya kurgu metinler çıkıyor is­ter istemez.”