
Endülüslü bir çoban olan Santiago annesi ve babasının isteği doğrultusunda okula başlasa da yapmak istediği şeyin okumak olmadığını ailesine aktarıyor. Gezgin olmak isteyen Santiago, babasından aldığı parayla bir sürü satın alıyor ve satın aldığı sürüyle yola koyuluyor. Üst üste birkaç gece aynı rüyayı görmesiyle kendi varoluş amacını gerçekleştirmeyi hedefleyen Santiago, çıktığı yolda farklı farklı insanlarla karşılaşıp birçok ülkeyi ziyaret etme şansı buluyor. Başına gelen tüm olumsuzluklara rağmen hayattaki amacını- yazarın deyimiyle “Kişisel Menkıbe”- gerçekleştirmek için yoldan asla vazgeçmiyor. Kişisel menkıbesine ulaşmak için dünyayı arşınlayan Santiago, aslında aradığı cevabın uzaklarda değil, kendi içinde olabileceği gerçeğiyle yüzleşiyor. 80’den fazla dile çevrilen ve dünyanın en çok okunan kitapları arasında yer alan Simyacı, kitaplığınızda mutlaka bulunması gereken eserlerden biri.

Denemeler, hayatın neredeyse her alanından yazıları içeren ve bunların bir araya getirilmesiyle ortaya çıkmış bir kitap. Onu özel kılan şeylerden biri 1500’lü yıllarda yazılmış olması. 570 küsür yıl önce yazılmış olmasına rağmen rastgele okuyacağınız herhangi bir bölümü günümüze ayna tutabiliyor. Montaigne, döneminin çok ötesinde yaşamış ve evrensel bir görüşle bu kitabı yazmış bir adam. Kitaptaki yazılar bölüm bölüm ayrıldığı için günlük yaşamın herhangi bir anında okuyabileceğiniz bir tarzda. Yani öyle saatlerinizi ayırmanız ve tamamen odaklanarak okumanız gereken bir eser değil Denemeler. Her gün sadece 10 dakikanızı ayırarak, devamlılık kaygısı duymadan gayet rahatlıkla okuyabilirsiniz. Yazar, sadece kendi cümlelerini değil, o yıllara kadar yaşamış filozofların, komutanların, düşünürlerin de aforizmalarını ekliyor. Dolayısıyla bir kitapta birden fazla insanın düşüncesine şahitlik edebiliyor ve dönemi farklı gözlerden yorumlayabiliyoruz.

Kitabın kahramanı “Çavuş’un Oğlu” lakaplı Yadigâr. Suyun uğramadığı, çorak, verimsiz bir köyde yaşayan Yadigâr, bir türlü istediği meyveleri yetiştiremiyor. Bir gün bahçesinde uzanırken karşısındaki kocaman, ıslak kayaya gözü ilişiyor. Kayanın ıslak olması nedeniyle acaba altında su olup olmayacağını düşünüyor ve eline kazma, kürek alıp kayayı parçalamaya başlıyor. Zamanla insan gücünün yetmeyeceğini anlıyor ve dinamitler kullanmaya başlıyor. Çıkardığı gürültü köylüde de bir merak uyandırıyor haliyle. Hatta iftiralara da başvuruyorlar ancak hiçbir şey Yadigâr’ı yolundan döndüremiyor. Sonunda kayayı parçalayan Çavuşu’un Oğlu, suya ulaşıyor ve hayalini kurduğu cennet bahçesini yetiştirmeye başlıyor. Bahçe büyüdükçe Yadigâr’ın düşmanları da aynı oranda artıyor. Hayalindeki bahçeyi yetiştirmek için bir insanın neleri göze alabileceğini şiirsel bir dille aktaran Mustafa Kutlu’nun Beyhude Ömrüm kitabı okunmaya değer bir eser olarak sizi bekliyor.