Neşat Ertaş’ı Sevmek İçin 10 Neden

Sevdası Hiç Bitmeyen Adam: Neşet Ertaş

01. Bu toprakların sesidir. Bağrı yanıkların, kara sevdalıların, gurbet hasreti çekenlerin sığındığı limandır. Boynu bükük gariplerin sesidir. İçinde bitmez tükenmez bir sevgi seli vardır.

02. Neşet Ertaş, bir gariptir. Çekmediği derdin, acısını duymadığı sızının türküsünü çığırmamıştır. Havalandırdığı her türkü de kendini anlatmaktadır. “Neden yeni yapılan türküler, sizinkiler kadar kalıcı olamıyor?” sorusuna “Biz çekmediğimiz derdin türküsünü yakmayız.” cevabı sanırım onu en iyi anlatan cümle olmuştur.

03. Hayatın içinden, toprağın bağrından gelir. İlkokula dahi gidemez. Okuma yazmayı kendi çabasıyla öğrenmiştir.“Abdallık” kültüründen yoğun olarak beslenir. İç Anadolu’nun bütün köy ve kasabalarını çocukluğundan itibaren karış karış gezerek, sanatını icra etmiştir.

04. Olağan üstü çalma ve söyleme yeteneği, geleneğe hâkimiyeti, gelenekten kopmadan yeniye yönelmesi, yeni zamanların zevk ve eğilimlerini gözeten diri ve uyanıklığıyla Neşet Ertaş hep gündemde kalmış, geniş kitlelerin hayranlığını kazanmış, gerçek bir saz ve söz ustasıdır.

05. Neşet Ertaş, bir ekoldür. Sazın zamanla Neşet Ertaş’ın elinde kazandığı özellik, daha on bir-on iki yaşlarında iken yöre halkının gözünde saz çalanların “Neşet Ertaş ve diğerleri” diye ikiye ayrılmasında kendini bariz bir şekilde gösterir. Sadece çok iyi saz çalıp çok güzel okuyan bir sanatçı değil, aynı zamanda hiç kimsenin bilmediği, duymadığı yeni türkülerin farklı bir üslûp ve yorumla icracısıdır. Çok küçük yaşlarda söz ve müziği kendisine ait türkülerde çalıp okumaya başlar. O kendine özgü, taklitten uzak, kendi ayakları üzerinde duran bir yol açıcı olmuştur.

06. Sesiyle, icrasıyla ve tavırlarıyla kendini belli eder. 1950’li yılların başlarında TRT Ankara Radyosu’nda canlı olarak yayımlanan, Muzaffer Sarısözen’in yönettiği “Yurttan Sesler” programında, “Geleli gülmedim ben bu cihana” adlı bozlağı solo çalıp okuduğunda yaşı on dört olan Neşet Ertaş’ın ismi o günden sonra ülke genelinde duyulur.

07. 2006 yılında kendisine “TBMM Üstün Hizmet ödülü”, 2009 yılında UNESCO tarafından “Yaşayan İnsan Hazinesi Ödülü”, 2011 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından fahri doktora pâyesi verilmiştir. 2002’de verilmek istenen devlet sanatçılığı unvanını, “Ben milletimin, bu halkın sanatçısıyım; devletin sanatçısı olmayı doğru bulmuyorum.” diyerek kabul etmemiştir.

08. Neşet Ertaş, “İncinsen de incitme.” ilkesi üzerine hayatını konumlandırmıştır. O kâinatın sevgi üzerine kurulduğuna yürekten iman etmiştir.

09. Sabırlıdır. Umudunu her zaman diri tutmayı başarmış, zor zamanların eninde sonunda aşılacağına yürekten inanmıştır.

10. Barış Manço, Zeki Müren, Selda Bağcan, Ahmet Özhan, Cem Karaca ve daha birçokları onun eserlerini kendi tarzlarıyla seslendirerek farklı kitlelere ulaştırdı. Mezar taşında “Sakın ol ha insanoğlu/İncitme canı incitme/Her can bir kalp Hakk’a bağlı/İncitme canı incitme yazılıdır.” Ona göre, “İnsan ölür ama ruhu ölmez.”, “Bana öldü demeyin! Yoruldu, gitti deyin…” 25 Eylül 2012 tarihinde yorulan Büyük Usta’nın ruhu şâd, mekânı cennet olsun. Ölen hayvan imiş, âşıklar ölmez.

Aşkı biten saz çalmasın.

Ercan YILMAZ