Assassin’s Creed Mirage

Hızlı bir pazarlama hamlesi ile “Serinin Köklerine Dönecek” denilen oyun: AC Mirage. Oyun hakkında düşünen kişiler tamamen ikiye ayrılmış durumda. Bir taraf, geçmişi yâd ettiği için memnun diğer taraf ise neredeyse çok az yenilik ve birçok Ubisoft klişesi barındırdığı için şikâyetçi.

Assassin’s Creed serisinin başladığı coğrafyaya, orta doğuya geri dönüyoruz. Oyunun ana hikâyesi ortalama 15 saat sürüyor, oyundaki yan görevleri yapmaya kalkarsanız eğer 20-30 saat arasında bir oynanış süresi ile karşılaşabilirsiniz. AC Serisi içindeki en kısa oyun olmaya aday kendisi. Oyun Ezio üçlemesini andırıyor, ancak sadece andırıyor. Eski serilere dair oyunun içerisinde çok az gönderme var, bu üzücü. Valhalla’ya DLC olacağı söylenirken, Ubisoft bir anda yeni bir pazar hamlesi ile oyunun küçük çapta bir oyun olacağını ve ana seriden daha düşük bir fiyata satılacağını duyurdu. Odysey ve Valhalla’da üstte tutulan özellikler kullanılarak eski tarza yeni bir yorum getirilmeye çalışılmış. Oyundaki envanter sistemi, topladığımız eşyalar üzerinde yükseltmeler yapabilme gibi özellikler kalmış.

Hikâye, AC Valhalla’da tanıştığımız Basim’in gençlik yıllarını konu alıyor. Basim bu oyunda bizim ana karakterimiz. Kendisi Bağdat’ta bir sokak hırsızı olarak yaşarken, gizemli rüyalar görmeye başlar. Bu rüyaların anlamını araştırırken, Gizli Olanlar adlı bir örgüte katılır ve bir suikastçıya dönüşür. Oyun, 9. yüzyılın İslâm Altın Çağı’nda geçiyor. Hikâyede, elle tutulur sizi içerisine sürükleyen çok az nokta var, Templarlar ve Assasin’sler arasındaki klasik münakaşaya benziyor.

Olumlu, yönlerine bakacak olursak:

  • Bir AC serisinde sandık açmayı ve eşya toplamayı seviyorsanız eğer, bunları oyunda korumuşlar.
  • Oyundaki Bağdat şehri gayet güzel. Çatılardan atlamak ve şehrin içerisinde gezebileceğimiz birçok yol var. Bağdat şehrinin dışarısında bazı ufak tefek yerleşkeler de var. Haritası güzel.
  • Oyuncunun Hitman oyunundaki gibi benzer taktikler yapmasına izin verilmiş. Bu izler Valhalla’da da vardı. Hatta Odyssey’de de vardı.
  • Oyun içerisinde çok fazla yan görev var. Bu görevlerden özel yükseltme materyalleri kazanıyorsunuz. Oyunu yan görev yapmadan bitirmeyi tercih ederseniz tadı biraz kaçabilir.
  • Oyunun içerisinde Brotherhood’daki gibi, zamanı durdurup beş kişilik bir düşman grubunu ortadan kaldırabilirsiniz. Aksiyona farklı bir tat katmış. Bana Splinter Cell’i anımsattı.
  • Daha rafine bir görev sistemi var. Önceki oyunlardaki gibi hikâyeyi takip edememek gibi bir sorun yaşamıyorsunuz.

Olumsuz, yönlerine gelecek olursak:

  • Oyun Valhalla gibi hissettiriyor. Oyunun bir gizlilik oyunu olduğunu iddia etmek için, oyundaki aksiyonu düşürmüşler, ancak oyunda gizliliğe dair de pek bir şey eklenmemiş.
  • Yapay zekâ çok kötü. Yapay zekâ, sizi sürekli aynı şekilde karşılıyor. Sizde aynı taktikleri sürekli yapmaya başlayınca oyun can sıkmaya başlıyor.
  • Yapacağınız birçok farklı taktiğe, aynı karşılığı vermesi. Bir mekâna bacadan, kapıdan, camdan dahi girseniz düşman sizi aynı şekilde karşılayabiliyor. Bu durum “Neden taktik yapayım ki?” sorusunu doğuruyor.
  • Oyunun ana görevler dışında verdiği aktiviteler amaçsız kalmış. Yan görevleri yapmak, oyunun içerisindeki dengeye çok fazla etki etmiyor.
  • Son üç üçlemedeki gibi bir seviye sistemi yok. Yani karşınıza çıkan düşmanların bir seviye atlama sistemi olmadığı için, hep aynı seviyedeki düşmanlar ile karşılaşıyorsunuz.
  • Oyunun içerisindeki çoğu silah neredeyse aynı hasarı veriyor. Silahların birbirleri arasındaki tek fark, aralarındaki kendilerine has özellikleri. Yeni bulduğunuz bir zırh ya da silah oynanışı ve oyunun gidişatını fazla değiştirmediği için oyunda yan görevlerin pek bir anlamı kalmıyor. Hatta başlangıç silahları ile oyunun sonlarına doğru neredeyse aynı kolaylıkta ilerleyebiliyorsunuz.
  • Dövüş mekaniği ve çatışmalar oldukça yavan kalmış.
  • Ubisoft gibi büyük firmanın neden bu kadar kötü bir dublaj ekibiyle çalıştığına anlam veremedim.
  • Şehrin içerisinde bir ayırt edici unsur yok, mekânsal bulmacalar eski oyunlarda olduğu gibi yok.
  • Tüm serinin en kötü oyunu olabilir.

Assassin’s Creed 1, ilk çıktığında “Abi bir oyun var, her yere tırmana biliyorsun.” diyerek kulaktan kulağa yayılmıştı. Hatta serinin Revelations oyunu İstanbul’da geçiyordu. Zaman içerisinde sürekli kendisini tekrar eden bir seri hâline dönüşmüştü ve Unity’nin bir sürü hata dolu çıkmasının ardından yoğun tepkiler üzerinde seride değişime gitmeye karar alınmıştı. Karşımıza değişimin ilk adımı olan Origins çıktı. Daha sonrasında Odyseey, ki bu seri çıkarken şirketin içerisinde bir sürü çalkantılı olaylar yaşanmıştı. Ve daha sonrasında Valhalla. Mirage, serinin içerisinde en akılda kalmayacak oyun olabilir.

Yunus ATALAY

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir