PRINCE OF PERSIA: THE LOST CROWN
“ASSASSIN’S CREED SERISININ DOĞUMUNA SEBEP OLAN OYUN: PRINCE OF PERSIA. SON ÜÇLEMESI ILE AĞIZLARDA MÜKEMMEL BIR TAT BIRAKMIŞTI. SERI, KÖKLERINE GERI DÖNDÜ! PRINCE OF PERSIA: THE LOST CROWN BUNU ILIKLERINIZE KADAR HISSETTIRIYOR.”
1984 Yılında Jordan Mechner Karateka oyunuyla büyük bir ses getirmeyi başardı. Onun önderliğinde geliştirilen ilk Prince of Persia (1989) oyun dünyasını resmen sallamıştı. Jordan Mechner animasyonları daha gerçekçi yapabilmek için kardeşine beyaz bir kıyafet geçirip onu kayıt altına almıştı. İlk oyun, kapsamlı animasyon teknikleri ve akıcı hareket mekaniği ile dikkat çekti. İlk oyunun başarısının ardından, Prince of Persia 2: The Shadow and the Flame (1993) ve Jordan Mechner’ın yer almadığı Prince of Persia 3D (1999) devam oyunları geldi, ancak geniş bir etki oluşturamadılar.
2000’li yılların başında Ubisoft oyunun isim haklarını satın aldı. Seri, mükemmel bir çıkış yakalayarak 2003 yılında “Prince of Persia: The Sands of Time” ile tekrar popülerlik kazandı. Oyun, Patrice Désilets’in yönetmeliğinde ve Jordan Mechner danışmanlığında geliştirildi. Bu oyun, etkileyici bir hikâye, zamanı geri alma mekanikleri ve akıcı parkur
hareketleriyle bizleri büyüledi. Bu başarı, “Warrior Within” (2004) ve “The Two Thrones” (2005) gibi devam oyunlarıyla sürdü.
Daha sonra, Prince of Persia serisi farklı platformlarda ve hikâyelerde devam etti. Ancak, serinin ana akışı 2010 yılında “Prince of Persia: The Forgotten Sands” ile son buldu.
2019 yılından beri geliştirilen Prince of Persia: The Lost Crown bu sene duyuruldu ve çıkışını gerçekleştirdi. Oyunu Rayman serisini yapan Ubisoft’un alt stüdyosu Montpellier geliştirdi. 2D, keşfe dayalı Metroidvania türünde olan oyun, aksiyon-macera-platform ögelerini, gayet yerinde kullanmış.Hikayede, Ölümsüzler olarak bilinen seçkin savaşçı topluluğunun bir üyesiyiz. İsmimiz, Sargon. Sargon ve takım arkadaşları, Anahita tarafından Simurg’un da evi kabul edilen Kaf Dağı’na kaçırılan Prens Ghassan’ı kurtarmak için gönderiliyoruz. Oyun, İran mitolojisine ve Pers Dönemi’ne ait birçok gönderme yapıyor. Oyunun içerisinde mekanik çeşitliliği bolca, oyunda staminakondisyon gibi bir derdiniz yok. Bu oyunun zorluğunu kolaylaştırıyor gibi görünse de bossların zorluğu ve oyun içerisinde reflekse dayalı mekanikler oyunun zorluğunu dengelemeyi başarıyor. Metroidvania türünde en çok karşılaşılan sorunlardan birisi harita genişledikçe daha önceden gittiğiniz bölgede yapmanız gereken görevi unutmanız. Geliştiriciler, bunun için haritaya ekran görüntüsü eklemek gibi bir özellik getirmiş, bu da oyun içerisinde topladığınız sınırlı ögelerle gerçekleşiyor.
Oyun, karakter kontrolü hissini ve tepki sürelerini gayet yerinde oyuncuya aktarıyor. Oyunun açık dünyası oldukça geniş ve bir sürü farklı biyoma sahip, bunun yanında düşman çeşitliliği de cabası. Düşmanların saldırıları da oldukça çeşitli, aynı düşmanla savaşıyorsunuz hissi vermiyor. Oyunun içerisindeki bulmacalar gayet yerinde ve
düşündürücü. Platform sekansları Celest’i andırıyor. Aksiyon sırasında düşmanı yerden havaya yönlendirebilir, aşağıdan saldırarak onu düşebilir yahut havada kombolar yaparak onu yenebilirsiniz… Boos savaşlarında oyun elinizdeki tüm yetenekleri kullanmanız için sizi resmen itiyor. Gayet iyi boos savaşlarına sahip.
Keşke olmasa dediğimiz, oyun size temel mekanikleri gösteriyor. Ancak, oyunun içerisinde doruklara kadar oynama faslını oyuncunun kendisinin çözmesi gerekiyor. Oyunun içerisindeki özel challengları saklamışlar gibi, sizin gidip bulmanız gerekiyor.
Oyun, Dead Cells’den ve Hollow Knight’tan geri kalmıyor. Türünün en iyi örneklerinin
içerisine girebilecek cinsten. Ubisoft’un uzun zamandır yaptığı birbirinin benzeri oyunlar sebebi ile bir önyargı vardı ancak, oyunun çıkışı ile birlikte ortadan kalktı. Umariz ki, Ubisoft insanların bu güzel tepkisinden ders çıkarıp para kazanmak adına girdiği paradokstan çıkıp, kaliteli oyunlar ile karşımıza çıkar.