Ercan Yılmaz
1
Mimar Sinan, Moldovya (Kara Buğdan) Seferi’nde Prut Nehri üzerine 13 günde kurduğu köprü ile dönemin Osmanlı Padişahı Kanûnî Sultan Süleyman’ın takdirini kazandı ve başmimarlığa yükseldi.
Mütevazı ve alçakgönüllü tavrını hiç bırakmadı.
Başmimarlığa getirilen Sinan, bundan sonraki imzası ise “el-fakir Sinan ser mi’maran-ı hassa” oldu. Elips biçimli mührünün ortasında, “el-fakirü’l-hakir Sinan” çevresinde ise “bende-i miskin kemine derd-mend-i ser-mimaran-ı hassa-müstmend” ifadesi kazındı.
Vefatına kadar “Reis-i Mimaran” olarak kalan Mimar Sinan, mesleğinde kaydettiği aşamayı da üç yapıyla simgeleştirdi. Çıraklık eseri olarak Şehzadebaşı Camii’ni, kalfalık eseri olarak Süleymaniye Camii’ni, ustalık eseri olarak da Selimiye Camii’ni zikreden Sinan, 92 cami, 52 mescit, 55 medrese, 7 darülkurrâ, 20 türbe, 17 imaret, 3 darüşşifa (hastane), 6 su yolu, 10 köprü, 20 kervansaray, 36 saray, 8 mahzen ve 48 de hamam olmak üzere 365 esere imza attı.
Yaşadığı döneme “Sinan Çağı” dedirten Mimar Sinan, 9 Nisan 1588’de, 98 yaşında İstanbul’da vefat etti. Yakın dostu Sâî Mustafa Çelebi tarafından kaleme alınan mezar taşı kitabesi şu cümlelerle bitmektedir: “Geçti bu demde cihandan pîr-i mi’mârân Sinân.”
2
Sinan, kendinden emin ve özgüven sahibiydi. İşine padişah da dâhil, kimseyi karıştırmazdı. Osmanlı şehirlerine kimlik ve ruh kazandırmıştır. İstanbul başta olmak üzere Anadolu, Balkanlar, Suriye ve Arap beldelerinde elinin değmediği eser kalmamıştır. Gittiğiniz Osmanlı topraklarında mutlaka karşınıza bir Sinan eseri çıkar. Dört yüze yakın eser bırakmıştır. Bunların yaklaşık yüz tanesi İstanbul’dadır.
İstanbul, onun eserleri sayesinde güzelleşmiş ve gerçek mânâda bir Türk-İslâm şehri olmuştur. Başka kültürlere ait yapılara ve tekniklere de saygı duymuş, bunları kendi eserlerinde kullanmaktan hiçbir zaman gocunmamıştır. Hiçbir eserinde tekrara düşmemiş, sürekli arayış içerisinde olmuştur. Daima kendini geliştirmiş ve yenilemiş, kendi eserlerinde bile önceki eserini asla taklit etmemiş, hep daha iyisini ve özgün olanını aramıştır.
3
Mimar Sinan, öne çıkan kimliğiyle bir mimar olarak bilinmektedir. Fakat sadece mimarlık onu tanımlamaya yetmez. Aynı zamanda bir mühendis, iyi bir lojistikçi, şehir tasarımcısı, planlamacı ve liderlik özelliği ön plana çıkmış çok iyi bir yöneticidir.
Osmanlı, hükümranlık kurduğu bölgelerde, Sinan’ın mimari üslup ve özgün sanatı sayesinde varlığını günümüze kadar güçlü bir şekilde devam ettirebilmiştir.
4
Mimar Sinan’ın 1577’de Sokullu Mehmet Paşa adına Drina Nehri üzerine yaptığı 11 gözlü köprü, Bosna Hersek’in güneyindeki Vişegrad’dadır. 2007’de UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi’ne alındı. Sinan’ın bu zarif köprüsünü, Yazar İvo Andriç, Drina Köprüsü romanı ile anlattı ve tüm dünyaya tanıttı. İvo Andriç, bu eser sayesinde 1961 Nobel Edebiyat Ödülü’nü aldı.
Mimar Sinan’ın hayatı ve eserleri hakkındaki yayınlar, belgelerle kanıtlanmış araştırmalar, polemik ve efsaneler, çok farklı düzeylerdeki yaklaşımlarla küçük bir kütüphaneyi doldurabilecek birikime ulaşmıştır. Le Corbusier ve Frank Lloyd Wright gibi çağdaş mimarlık kuramcılarının zaman zaman onun adını hayranlıkla anmaları yanında Veronica de Osa adlı yazarın Sinan: The Turkish Michelangelo başlıklı romanı da (New York 1982) bunlara eklenirse büyük ustanın dünya ölçeğinde yeterince tanınmış olduğu söylenebilir.
5
Mimar Sinan’ın hayatıyla ilgili en geniş bilgileri içeren Tezkiretü’l-Bünyân yani “Yapılar Kitabı”, onun yakın bir dostu olan Şair Mustafa Çelebi tarafından yazılmıştır. Bu kitapta, Mimar Sinan’ın Mimarbaşı olmadan önceki hayatı kısaca verildikten sonra, altı eserinin yapılış hikâyesi de sırasıyla anlatılır. Mimar Sinan’ın ağzından yazılmış olan bu eser, onun hakkında yazılmış, elimizde bulunan en değerli belge olma niteliğini taşımaktadır.
6
Ahmet Hamdi Tanpınar, Koca Sinan’ı şu satırlarla anlatmaya çalışmıştır:
“Kim bilir, bıraksalardı, imparatorluğun kendisi kadar geniş ve zengin sanatı, belki de bütün İstanbul’u yedi tepesinde yedi kubbeyle tek bir bina hâlinde işler, bu kubbeleri vadilerin üstünden aşan ve sırrı yalnız kendisinde olan kemer galerilerle birbirine bağlar; aralarından büyük ağaçları, yeşilliği bir mükâfat gibi fışkırtır; tatlı meyillere medreselerini, şifahanelerini oturtur; taştan ebediyet rüyasını kademe kademe üç kıtaya indirirdi.
İlahi Sinan! Ey susan taşın konuşan hacimlerin şairi; ey maddenin uykusuna kendi nabzının âhengini hepimizin imanıyla beraber geçiren, aydınlığı en bilgili terkiplerde eritilmiş madenler gibi yumuşatıp ondan zaferlerimize hil’atler biçen! Sen bu şehre bütün dünyanın kıskanacağı bir cami yapmakla kalmadın; insan düşüncesinin erişilmesi güç hadlerinden birini tespit ettin.”
7
Mimar Sinan’ın, ülkemiz sınırları içinde yer alan ustalık eserim dediği Selimiye Camisi UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi’ne alınmıştır. Miras Listesi’nde yer alan bir diğer yapı da Ayasofya’dır. Her ne kadar bu mabedin mimarı olmasa da günümüze bu hâliyle gelmesini sağlayan hiç şüphesiz Mimar Sinan’dır.
8
Mimar Sinan, sosyal sorumluluk projelerine de el attı. Günümüzde hâlâ kullanılan Kırkçeşme Su Yolları bunlardan biridir. Kırkçeşme Su Yolları olarak bilinen tesisler, o döneme kadar inşa edilen tesislerin en mükemmeli olduğu gibi mühendislik bakımından Mimar Sinan’ın en önemli yapısı ve büyüklük yönünden de en büyük eseridir. Nitekim Süleymaniye Külliyesi 35 milyon akçeye mal olurken, Kırkçeşme Tesisleri 50 milyon akçeye mal olmuştur. Yani buraya Süleymaniye’den daha fazla para harcanmıştır. 450 yıldır sapasağlam ayakta duran yaklaşık 60 kilometre uzunluğa sahip bu su yolu, 33 tane su kemeriyle beraber mükemmel bir mimari yapıdır.
9
Mimar Sinan, dünya mimarlık tarihinin gelmiş geçmiş tartışmasız en büyük ismidir. Şimdiye kadar kimse tarafından aşılamamış ve geçilememiştir. O, büyük bir dâhidir. 98 yıllık ömründe, dört padişah döneminde de baş mimar olarak ülkesine hizmet etmiştir. Bunlar sırasıyla Kanûnî, II. Selim, III. Murad ve III. Mehmed dönemleridir. Yavuz dönemindeki askerlik görevini de sayarsak bu sayı beşe yükselir.
10
Le Corbusier’in “Tarih boyunca mekânı tam olarak anlayan iki mimardan biri.” olarak nitelendirdiği Mimar Sinan, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük mimarı kabul edilir. Sadece Türkiye sınırlarında değil, bütün dünyada kabul edilen bir gerçektir bu. 1976’da Uluslararası Astronomi Birliği, aldığı kararla Merkür’deki bir kratere “Mimar Sinan Krateri” ismini vermiştir.