Ercan Yılmaz
UNESCO Türkiye Millî Komisyonu, 25 Ekim – 10 Kasım 2011 tarihlerinde gerçekleşen 36. genel konferansında 2012 yılını “Itrî’yi Anma Yılı” ilan etmiştir. Yahya Kemal, “Öz Musikimizin Pîri” “ Şafak vaktinin cihangiri” olarak nitelendirdiği Itrî’yi, şiirinde şöyle anlatır:
“Büyük Itrî’ye eskiler derler,
Bizim öz musikimizin piri;
O kadar halkı sevk edip yer yer,
O şafak vaktinin cihangiri,
Nice bayramların sabah erken,
Göğü, top sesleriyle gürlerken,
Söylemiş saltanatlı Tekbir’i.
Ta Budin’den Irak’a, Mısır’a kadar,
Fethedilmiş uzak diyarlardan,
Vatan üstünde hür esen rüzgâr,
Ses götürmüş bütün baharlardan.
O dehâ öyle toplamış ki bizi,
Yedi yüz yıl süren hikâyemizi
Dinlemiş ihtiyar çınarlardan.”
01
Itrî, Klasik Türk Müziği’nin kurucusu kabul edilir. Kendinden sonra gelen bütün bestekârları etkilemiş ve bir ekol olarak Türk müzik tarihine adını altın harflerle yazdırmayı başarmıştır.
02
Itrî hezârfendir. Birbirinden farklı alanlarda meziyet sahibidir. Hânende, hattat, şair, hafız, bestekâr ve neyzendir. 1000’e yakın bestesiyle bu alanda erişilmesi güç bir rekora imza atmıştır.
03
Itrî, asırlardır dillerden düşmeyen Segâh Tekbir ve Segâh Salât-ı Ümmiye’nin bestekârıdır. Türk Müzikolojisi’nin kurucularından kabul edilen Rauf Yekta Bey, “Musikimizin tüm besteleri kaybolmuş olsa bile, sadece Tekbir bestesi sayesinde segâh makamını ve tüm musikimizi yeniden inşa edebiliriz.” diyerek Itrî’nin ne kadar önemli bir iş yaptığını anlatmak istemiştir.
04
Itrî, sanatkârlığı ile döneminin padişahı Sultan IV. Mehmed ve Kırım Hanı I. Selim Giray tarafından büyük saygı ve itibar görmüştür. Bu dönemlerde kendi isteği ile alanı ile hiç ilgisi olmayan esirciler kethüdalığı görevini yapmıştır.
05
Itrî sadece musikiyle ilgilenmemiştir. Toprak, bağ ve bahçe işlerine de kafa yormuştur. Öyle ki, bizzat kendi yetiştirdiği ve kendi adıyla anılan “Mustabey Armudu” o kadar çok beğenilmiştir ki İstanbul pazarlarının en çok aranan ve en çok satılan meyvesi olmuştur.
06
Itrî, günümüzde kılınan teravih namazını ve öğle ezanı formunu düzenleyen kişidir.
07
Türk musikisinin cami, tekke ve klasik musiki alanlarında peşrev, saz semaisi, kâr, beste, semai, ayin, na’t, durak, tevşih, tekbir, salâ ve ilahi olmak üzere hemen her formunda eser vermiş nadir sanatkârlarından olan Itrî’nin eserleri alışılmışın dışında bir melodi örgüsüne sahiptir.
08
Itrî, Türk musikisinin tartışmasız en büyük zirvesidir. Fetihte Fatih, mimaride Sinan, denizde Barbaros neyse, musikide de Itrî, odur.
09
Neva Kâr, Buhûrîzâde Mustafa Itrî’nin kâr formundaki eseridir. Bu eser, bütün Klasik Türk Müziği repertuvarının en değerli eserlerinden biri olarak kabul edilir. Neva Kâr, birçok şiire konu olacak kadar şöhret bulmuş ve musiki erbabı arasında çok sevilmiştir. Bu beste, Türk müziğinin en yetkin eseri kabul edilir. Kâr’ın sözleri ünlü İranlı şair Hafız-ı Şîrâzî’ye aittir. Yine Segâh Yürük Semaisi olan “Tûti-i mûcize-gûyem ne desem lâf değil” çok bilinen ve seslendirilen diğer meşhur eseridir. Eserin güftesi Nefî’ye aittir.
10
Itrî, Türk tarihine damga vurmuş büyük bir isimdir. Bu maksatla Türkiye Cumhuriyeti, 1 Ocak 2009 tarihi itibarıyla tedavüle giren 100 TL’nin arka yüzünde, “notalar, kudüm, ud gibi enstrümanlar” ve “ney üfleyen Mevlevî derviş” figürü ile birlikte Itrî’nin portresine yer vererek bu büyük sanatkâra vefa göstermiştir.