Dijital Yerlilerin Sıkı Tutkusu: K-Pop

Açılımı Kore pop olan Güney Kore’den dünyaya yayılan bir müzik akımı K-Pop Müzik Endüstrisi özellikle son yıllarda tüm dünyadan gençlerin ilgisini çekmiş durumda. Bu gençler arasında sayıca Türkiye de önemli bir yer alıyor. Genellikle 12-18 yaş aralığında gençler zamanlarının büyük bir çoğunluğunu K-Pop fanlığına ayırıyor, şarkıların koreografilerini ezberliyor, fan sayfaları açıyor, giyim tarzlarını değiştiriyor ve sevdikleri idollerin hayatlarını yakından takip ediyor. Peki, nedir bu K-Pop furyası? Gençler üzerinde ne gibi bir etkisi var? Sandığımız kadar sıradan bir hayranlık mı? Bu gibi sorular üzerinde durarak akıllardaki soru işaretlerini gidermeye çalışalım.
Öncelikle, K-pop endüstrisinin sayıca büyük bir çoğunluğunun kız ya da erkek müzik gruplarından oluştuğunu söyleyebiliriz. Güney Kore Pop müziğinde üye sayısı 4 kişi olan gruplar olduğu gibi 14-15 kişiden oluşan gruplar da bulunmakta. K-Pop idollerinin plak şirketlerinde uzun ve bir o kadar yoğun geçen stajyerlikleri ve eğitimleri sonrası eğer elemeden geçebilirlerse bir grup altında, daha çok, ses getirmesi amaçlı oluşturulan ve tamamen görsel şova odaklı hareketli şarkılar ile çıkışları gerçekleştiriliyor.
Bu endüstride şarkı sözleri genellikle bir anlam içermiyor daha çok ağıza dolanması kolay sözler tercih ediliyor ve idollerin nasıl göründüğüne hayli önem veriliyor. Dinleyici kitlesi açısından bir şarkının popülerleşmesi ve sevilmesi bir hayli zor olduğundan gruplar ve fanları arasında rekabet çok güçlü demek mümkün.
İdollerin kilo almaması, çıkışlarından belirli bir süre sonrasına kadar sevgililerinin olmaması gibi birçok kural ve yasak, özel hayatlarına müdahale edildiği göz ardı edilerek, uygulanıyor. Bunlar sözleşmelerin madderleri olarak sıralanıyor ve kendilerine imzalatılıyor. Uzun lafın kısası, görsel show ve bir anlam içermeyen, sadece popülerlik uğruna yazılan şarkıların dünyası K-Pop,
dünya çapında popülerliğini giderek artırıyor.
Türkiye de dâhil olmak üzere birçok farklı ülkeden gençler K-pop “stan”liyor. Kelime anlamıyla ‘stan’ bir ünlüye veya gruba duyulan yoğun hayranlık hatta obsesyon denilebilir. Sayıca azımsanmayacak kadar genç hayran K-Pop kültürüne fazlasıyla ilgi duyuyor ve hatta Korece öğrenmeye başlıyor, Kore mutfağına merak salıyor. Geçtiğimiz yıllarda İstanbul’da açılan Kore restaurantlarının sayılarındaki artışın ardında yatan en önemli sebeplerden biri de K-Pop fanlarının ilgi ve talepleri diyebiliriz.

Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Emel Sarı Gökten’e göre K-Pop, grupları bir müzik türü olmanın yanında bir inanç ve yaşam tarzını da temsil ediyor. Gökten’e göre; fanların kendi aralarında paylaştıkları güçlü bir bağları, sadece kendilerinin anladığı jargonları ve ortak değerleri mevcut. Dolayısıyla bu durum 12-18 yaş arasındaki, gelişim çağında olan gençleri kolayca etkisi altına alabiliyor. Sosyal kaygısı yüksek, iletişim becerileri zayıf, sağlıklı arkadaş ilişkileri kuramayan gençlerin bu tarz akımlardan etkilenip zarar görme risklerinin daha fazla olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca K-Pop’ta fiziksel özelliklere çok önem veriliyor olması, güzelliğin, kusursuzluğun ve zayıflığın; öğrenmenin ve güzel ahlâka sahip olmanın önünde tutulması gençlerin üzerinde olumsuz bir etki oluşturabileceği gerçeğini doğuruyor.

Üsküdar Üniversitesi Rektörü Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan, AA muhabirine yaptığı açıklamada K-Pop fanları hakkında şunları dile getiriyor: “İnanç grubu gibi hareket ediyorlar. Aşık olmaları, madde kullanmaları yasak. Cinsiyetsizlik öneriyor ve kendilerine ciddi bir sadakat istiyor. Birçok büyük örgütlerin yapamayacağı şekilde kendi aralarında yardım toplama faaliyetleri de yürütüyor. Gençlerdeki idealist duyguları bu dayanışma duygusu içinde etkiliyorlar. Bir alt kültür oluşturmuş durumdalar. Bu özellikleri itibarıyla da bir kahramanlar ideolojisi yaratmış.”

İnönü Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Vehbi Bayhan da ortaokul ve lise dönemlerinde referans olarak akranlarını alan çocukların, ergenlik yıllarındaki hayatlarını buna göre organize ettiğini söylüyor. İş işten geçmeden, aileleri ve çocukları bilinçlendirmek için rehberlik sisteminin yenilenmesinde fayda olduğunu aktaran Bayhan, “Aileler, çocuklarını denetleyemiyorlar. ‘Dijital göçmen’ olarak ebeveynler ‘dijital yerli’ çocuklarına kavuşamıyorlar. Çağın ruhu bu maalesef. Ancak hiçbir şeyin sonu değil. Farkındalık seferberliğine ihtiyacımız var.”