EFSANE ANTRENÖR: YILMAZ VURAL

Özellikle gençler, taraftarlar, çalıştığınız spor kulüpleri ve futbolcular tarafından çok seviliyorsunuz. Bunu neye borçlusunuz?
33 farklı takımda antrenörlük yaptım. Herhangi bir şekilde oradaki insanların kalbine girmişiz, bilmiyorum hangi özelliğimi çok sevmişler ama ben şunu düşünüyorum: Türk insanı doğallığı ve doğru sözlülüğü seviyor. Bu sevginin nedeni belki de bu, belki de duygularımı dışa vurmak konusunda “insanlar beni yanlış anlarlar” düşüncesini barındırmayan bir yapım olduğundan. Aynı zamanda bu sevginin, şu zamana kadar çalıştığım 30 takımın antrenörlüğünü yaparken takımın bir parçası gibi hissettirdiğimden kaynaklanıyor diye düşünüyorum.

“Hayal kurmayan bir insanın kendi çizgisini aşamayacağını düşünüyorum.” demiştiniz. Futbol camiasına 70’li yıllarda futbolcu olarak ardından da teknik direktör olarak devam ettiniz. Siz bu sözün kıymetini o yaşlarda hissediyor muydunuz?
Aileler çocuklarının ileride ekonomik anlamda sıkıntı çekmeden hayatlarını idame ettirebilecekleri bir meslek seçmelerini isterler. Fakat günümüz Türkiye’sinde böyle düşünmek ne kadar doğru bilmiyorum. Bırakın çocuklarınızı kendi sevdikleri şeyi yapsınlar. Futbol sadece pratik alanda çalışılmıyor aynı zamanda bu işin bir teori kısmı var. Eğitimi olmayan futbolcular ile teori kısmını çalışmak çok kolay olmuyor. En azından lise mezunu olmanızı tavsiye ediyorum. Maalesef ki iş hayatında eğitimli ve eğitimsiz kişiler arasındaki fark, iş hayatında çok önemsenmiyor. Size tavsiyem sevdiğiniz ve yeteneğinizin olduğu işlere yönelin. Çünkü yaşam bir noktada sona eriyor. En azından hayatınızı mutlu geçirmiş ve istediğiniz işleri yapmış olursunuz. Hayal etmek konusuna gelirsek, ben Adapazarı’nda bir işçi çocuğu olarak büyüdüm ve kendi imkânlarımla yurt dışına çıkarak bir sürü macera yaşadım. Eğer gerçekten kafanızda olmak istediğiniz kişi ile ilgili inatçı olursanız Cumhurbaşkanı bile olabilirsiniz.


Eğitim ve sporu aynı anda başarı ile yürüten nadir isimlerdensiniz. Bu durumun zorluklarından ve faydalarından bahseder misiniz?
1974 senesinde Ankara’da bir spor akademisi açıldığını duydum. Sınava giren 3.500 kişi arasından sınavı kazandım. İlk dersimizi Cumhurbaşkanı ziyaret etti ve bize cesaretlendirici bir konuşma yaptı. Bu proje 1982’de sona erdi ve ardından BESYO denilen spor okulları açıldı. Biz bu spor akademisinde dersleri uygulamalı bir şekilde alıyorduk, örneğin anatomi dersini kadavralar üzerinde işliyorduk. Okul sırasında Ankara’da profesyonel futbol oynuyordum ve okul bittiğinde unvanımız konusunda bazı tartışmalar yaşandı. Aslında yurt dışına çıkmamdaki en büyük etken Türkiye’de alamadığım lisansı yurt dışından alıp burada kabul ettirmek istememdi. Bu alanda Almanya’nın iyi olduğu öğrendim ve Köln Spor Akademisi’ne kayıt oldum. Oraya gittiğimde 27 yaşındaydım ve tek kelime bile Almanca bilmiyordum. Daha sonra Almancayı iyi bir seviyeye getirdim. Sonuç olarak üniversiteyi bitirdim ve Almanya’daki bütün antrenörlük kurslarını tamamladım. Daha sonrasında büyük bir heyecanla öğrendiğim bilgileri Türkiye’ye dönüp pratiğe dökmek istedim. Türkiye’ye döndüğümde sene 1986’ydı. Antrenörlüğünü yaptığım Malatyaspor, Türkiye’de dereceler yaparak Avrupa kupalarına katıldı ve üst üste iki kez senenin antrenörü seçildim. Ekonomik olarak fakir bir ailenin çocuğu iken bunları başardım. Yani bu sizlere bir örnek olsun, size biri bir şey versin diye beklemeyin. Bütün iş sizlerde bitiyor, kendinizi sorgulayın. Kendi yetenekleriniz, istekleriniz kabiliyetiniz doğrultusunda hangi mesleği yapabileceğinizi araştırın ve en iyisine odaklanın. Bu durumu aileniz ile de paylaşın. İstediğiniz yönde hayal kurun ve o hayale ulaşmak için de ne gerekiyorsa yapın.


Yeni nesil olarak nitelendirdiğimiz Emre Belözoğlu, Nuri Şahin, Ömer Erdoğan, İlhami Palut gibi teknik direktörleri nasıl buluyorsunuz?
Onlar teknik direktör değil, mesela lisanları yok. Ama hepsi çok iyi futbolculardı ve futbolu bıraktıkları ertesi gün teknik direktör oldular hatta Nuri Şahin oynarken oldu. Ben bu duruma karşıyım. Bu önemli oyuncuların bu mevkide olmasında sorun yok fakat eğitim konusu savsaklanıyor. Bugün Futbol Federasyonu’nun bir eğitim dairesi var ve o eğitim dairesinde her kursu yapmak için belirlenen süreler ve kurallar var. Böyle bir mecburiyetin olduğu noktada geçmişinde çok iyi oyuncu olduğundan dolayı bir oyuncuyu bütün kuralları çiğneyerek bu pozisyona getirirseniz prensipsizlik olur. Bu kurallar kişiden kişiye değişmemeli. Var olan kurallar çerçevesinde bunlara izin vermek doğru değil. Burada konu isimler değil, hepsi antrenörlük yaptığım kardeşlerim. Fakat öğrenme bir süreçtir, uğraş vermeniz gerekir. Bu alanın insan ve uzmanlık olmak üzere iki tarafı vardır. Uzmanlık tarafının bir akademik boyutu vardır; antrenman bilgisi, spor hekimliği, sosyoloji, psikoloji gibi. Tüm bunları futbolu bıraktıktan sonra zamanınız varsa ve öğrenebiliyorsunuz ne güzel. Bilmem anlatabildim mi?


Bir yedek oyuncunuz size kılıç çekmiş, bu durumun aslı nedir?
Oyuncular oynamazlarsa antrenörlerine kılıç çekecek kadar nefret ederler. Mesela Süper Lig’de 28 tane oyuncunun 14’ünün yabancı 14’ünün Türk olma zorunluluğu vardı. Durum şu ki bu 28 oyuncudan 11 tanesi oynuyor ve geri kalan 17 tanesi oynamıyor ve bu oynamayan oyuncuların hiçbiri sizin hakkınızda iyi düşünmez. Yani herkes konuyu bireysel değerlendirdiği için antrenörlüğün en zor kısmı bu. Türkiye’de antrenörlük yapmak ve bu 28 oyuncuyu ikna etmek hiç kolay değil. Bu 17 oyuncu oynamıyorsa parasını alamıyor o yüzden grup dinamiğini sağlamak oldukça zor. Maalesef ki ödeme yöntemi Türkiye’de hiç profesyonel yürütülmüyor. Hâlbuki bu durum her oyuncuya oynasa da oynamasa da belirli bir ücret bağlanılması ve oynayacak kişilerin hoca tarafından seçilmesi ile çözülebilir. Takım olmak için grup dinamiği çok önemlidir ama Türkiye’de bunu sağlayamıyoruz. Örneğin yabancıları bile bize FIFA’ya verenler ve vermeyenler olarak ikiye böldük. Yabancılar parasını alamadıklarında FIFA’ya şikâyet edip paralarını alabiliyorlar fakat Türk oyuncuların böyle bir şansı yok. Dolayısıyla hoca tüm enerjisini takım içerisindeki gruplar arasındaki dinamiği oluşturmak için kullanır. Hâlbuki asıl görevi rakibi analiz etmek ve buna bir taktik oluşturmaktır. Ben ve benim gibi birkaç antrenör oyuncular arasındaki adaleti uygulamaya çalışıyoruz. Sizin bu davranış tarzınızı benimseyenlerle uzun süre çalışabiliyorsunuz.

Teknik Direktörlük Kariyeri

1986-1988 Malatyaspor (Antrenör)
1988-1989 Antalyaspor (Antrenör)
1989-1990 Samsunspor (Antrenör)
1989-1990 Bursaspor (Antrenör)
1990 Karşıyaka (Antrenör)
1991 Adanaspor
1991-1993 Bursaspor
1993-1994 Gaziantepspor
1995 Eskişehirspor
1996-1997 Sarıyer
1997 Trabzonspor
1997-1998 Gençlerbirliği
1998-1999 Konyaspor
1999 Çanakkale Dardanelspor
1999-2000 Bursaspor
2000-2001 Denizlispor
2001 Diyarbakırspor
2003-2004 Adanaspor
2004 Çaykur Rizespor
2005 MKE Ankaragücü
2005-2007 Antalyaspor
2008 Manisaspor
2008-2009 Kocaelispor
2009-2011 Kasımpaşa
2011 Konyaspor
2012 Sakaryaspor
2012-2013 Elazığspor
2014 Mersin İdman Yurdu
2014-2015 Osmanlıspor
2015 Kardemir Karabükspor
2015 Gençlerbirliği
2016 Adana Demirspor
2017 Göztepe
2018 Giresunspor
2018 Eskişehirspor
2018-2019 Adana Demirspor
2020 Akhisar Belediyespor
2021 BB Erzurumspor