Hayatımızın belirli bölümlerinde hepimiz bu soruyu kendimize sormuşuzdur: Ne için yaşıyorum? Basit bir soru olarak görünse de çoğu insanın inançlarını bile değiştirmesine yol açabilecek bir derinlik barındırıyor kendi içinde. Peki bu filmin başkarakterinin, ortaokul yaşındaki Ali’nin cevabı nedir bu soruya dersiniz? Ya da Mecidi’nin dünyadaki 152 milyon işçi çocuğa adadığı filmde bu sorunun cevabını bulabilir miyiz?
Film, Ali (Rouhollah Zamani) ve çetesinin bir alışveriş merkezinin otoparkında yaptığı hırsızlık girişimi ile başlıyor. Çocuklar, kaçmayı başardıklarında alışveriş merkezinin ‘ışıltılı’ kalabalığı içinde gözden kayboluyor. Ali ve arkadaşlarının gerçek hayatta da sokakta yaşayan çocuklar olduğunu biliyoruz. Bu yüzden Ali’yi izlerken çilli yüzü ve derin bakışlarıyla hayatın acımasızlığını kolayca hissedebiliyorsunuz. Zamani, Venedik Film Festivali’nden almış olduğu En İyi Genç Oyuncu Ödülü ile de bu başarıyı tescillemiş. Mecidi’nin bu filminde tüm çocuklar o kadar doğal ve içten oynuyor ki, çocuklar kameranın önüne getirilmiş gibi değil, sanki kamera onların olduğu yere götürülmüş gibi. Filmin özünde verilmek istenen hakikat olan çocuk işçiliği, istismarı ve mülteci problemi ise çok ince bir şekilde aksettiriliyor seyirciye.
Hikâyenin devamına gelmek gerekirse, sanayide çalışan Ali ve çetesini kimi zaman araba tekerleği ya da güvercin çalarken görüyoruz. Bir gün, karanlık bir adam olduğunu anladığımız Haşim’den Ali’ye bir iş teklifi gelir. Sokak çocuklarını hayata katmak için kurulmuş bir okul olan Güneş Okulu’nun bodrum katında bir tünel girişi vardır, Haşim Ali’den bu tüneli kazmaya devam ederek defineye ulaşmasını istemektedir. Bir an önce işe koyulmak isteyen Ali, önce okula kayıt yaptırmak zorundadır. Bu çocuğun inancı öyle büyüktür ki, gerçekten yapabileceğini sanarsınız. Yönetmen Mecidi filmlerinde bir nevi kutsar çocukluğu, hayatın bütün enerjisinin orada olduğuna inanır. “Çocuk, hakiki insandır. Büyüdükçe, insandan uzaklaşır.” diyen Aliya İzzetbegoviç’i doğrularcasına filmlerinin bütün ruhunu kaybolan o özde arar. Hastanede yatan annesine bakacak bir evi bile olmayan Ali, tüm saflığı ve acizliğiyle arkadaşlarını da alarak Güneş Okulu’na kaydını yaptırır. Kayıt sırasında verdiği insanüstü çabada ve ısrarda Ali’nin define hayaline ne kadar tutunduğunu görürüz. Filmde, görünen bütün olaylardan ziyade başroldeki kişinin içsel yolculuğu esastır. Arkadaşları teker teker yanından ayrıldığında, onu ele verdiklerinde ve okul kapandığında bile o hâlâ kazmaktadır, kendi içine doğru ısrarla yol almaktadır. Kendini adanmışlığına kaptırarak isteğinin, arzusunun ve iradesinin dışında bir eyleme dönüştürür süreci. Ali’ye bu teklif sunulmadan önce filmde şu sahnenin geçtiğini hatırlarsınız: Haşim, güvercinleri salan adamlara “Kuşları salarken yeteri kadar yem verin ki geri dönsünler.” der. Ali’nin ise geldiği nokta artık tam olarak bu cümlede yatmaktadır. Haşim, güvercinler kadar sahipsiz gördüğü bir sokak çocuğuna kalbini çepeçevre edecek bir teklif sunup onu kendisine bağlamıştır. Ali tüneli kazmaya devam ederken Güneş Okulu bağışlarla ayakta duramayacak vaziyete gelmiştir, neredeyse kapanacaktır. Bu duruma aldırış etmeden yukarıdaki kavga ve kargaşadan faydalanarak insanda klostrofobik duygular oluşturan tüneli kazmaya devam eder Ali. Hep yer altındadır, sürekli kazı yaptığı için yukarıya çıkma şansı yoktur. Bu sadece define için de geçerli değildir, Ali ve onun gibi çocukların hepsi için geçerlidir. Bunun yanında, bu hem sokak çocuğu olup hem de Afgan olan Zehra ve erkek kardeşi de göze çarpar filmde. Hayat onlar için iki kat daha zordur ve bu yüzden yakalanmamak için erkek kardeşini Ali’den uzak tutmaya çalışmaktadır. Çünkü hayatın doğal akışı bu kadar iyimserliğe iyi vermeyecek kadar serttir. Hele çocuklar için hele de mülteci çocuklar için.
Görüldüğü üzere Mecidi, dünyanın 1 saat 39 dakikalığına da olsa dikkatini vereceği, belki de insanların kalplerine dokunacağına inandığı konuların filmini yapmak adına yaşıyor. Peki bizler ne için yaşıyoruz? Ulaşmak istediğimiz şey definenin bizatihi kendisi mi yoksa o uğurda ortaya koyduğumuz mücadele mi?
