İhsan Oktay Anar Ya Da Osmanlıpunk’ın Fantastik Makineleri

“Çünkü Arabide aynı kökten gelen ‘hayret’ ve ‘hayranlık’ sözcükleri onların lügatinde yoktu ve onlar mucizelere şaşmamak için ellerinden geleni yapıyorlardı.” (Kitab-ül Hiyel, 82. Sayfa)

Geçen sayıda seyrimizi Osmanlıpunk’a bağlamış, mevzuyu orada bırakmıştık. Şimdi bu yazıda kaldığımız yerden devam edelim. Bilim kurgunun böyle Osmanlıpunk diye bir alt türü var mıdır, olup olmadığını anlamak için önce bilim kurgunun punk alt türlerine, bu türlerin ortaya çıkışına ve kavramsal oluşumuna bir göz atalım.

Siberpunk ile başlıyor her şey. Bu türün gelecek manzaralarında gelişmiş yüksek teknolojiyle sefalet, suç ve yıkım iç içedir (Siberpunk hikâyelerinin çoğunun aynı zamanda bir dedektif, polisiye, gizem içermesinin sebebi de suçla olan bağlantısıdır diyebiliriz). Teknoloji, siber kavramıyla sefalet, suç ise punk kavramıyla ifade ediliyor. Bu ikisi sentezlenince acımasız, büyük şirketlerin hükmettiği, sanal âlemlerinde bilgisayar korsanlarının cirit attığı dünyaların kapıları bize açılıyor. Siberpunk’ın ardından steampunk (buharpunk) geliyor ve işin rengi değişiyor. Artık gelecekte değil alternatif bir geçmişteyiz. Teknoloji, Viktoryen Çağ’ın Sanayi Devrimi’nde takılı kalmış. Buhar gücüyle çalışan irili ufaklı makineler dünyayı sarmış durumda. Bu teknoloji kendi kültürünü de oluşturmuş elbette. Steampunk’ın ardından punk çılgınlığı bilim kurguyu sarıyor, yeni alt türler pıtrak gibi çoğalıyor ve tarih olmuş teknolojiler alternatif tarih anlatılarına ilham veriyor. Clockpunk mekanik teknolojiyi, dieselpunk dizel yakıt teknolojisini esas alarak yeni dünyalar kurguluyor. Doğu’dan Ken Liu da ipek teknolojisinin geliştiği bir alternatif âlem yaratarak punk kervanına katılıyor.

Benim iddiam, İhsan Oktay Anar’ın Puslu Kıtalar Atlası ve Kitab-ül Hiyel romanlarıyla Osmanlıpunk türünün edebiyatımızdaki ilk örneklerini verdiğidir. Elbette İhsan Oktay Anar, kendi romanları için böyle bir kavramlaştırma yapmıyor. Ama bu romanların bileşimine bakarak onları böyle tanımlamamız mümkün. İhsan Oktay Anar’ın romanlarındaki Osmanlıpunk’ın punk kısmına bakalım önce. Anar’ın metinlerinin tarihî roman olduğunu söylemek güç. Bunlar daha ziyâde malzemesini tarihten alan fantastik anlatılar.

Buhar gücüyle çalışan irili ufaklı makineler dünyayı sarmış durumda. Bu teknoloji kendi kültürünü de oluşturmuş elbette. Steampunk’ın ardından punk çılgınlığı bilim kurguyu sarıyor, yeni alt türler pıtrak gibi çoğalıyor ve tarih olmuş teknolojiler alternatif tarih anlatılarına ilham veriyor.

Anar, bizi, Osmanlı’nın arka sokaklarında, meyhanelerinde, tekinsiz izbelerinde kabadayılar, yeniçeriler, suçlular arasında dolaştırıyor. Masalsı bir Osmanlı yer altı dünyasında karanlık ve eğlenceli maceralar yaşatıyor bize. Tamam, işin punk tarafına eyvallah. Peki, bu bileşimin Osmanlı tarafında nasıl bir alternatif teknoloji var? Anar’ın romanlarındaki mekanik bir teknoloji; Puslu Kıtalar’daki şifreleme cihazı mesela. Anar, eğlenceli dünyasını ince atıflarla örüyor. Dikkatli okurlar için şifrelediği sürprizler var. Bunların bazıları da bilime ya da bilim kurguya yapılmış göndermelerden oluşuyor. Mesela Puslu Kıtalar Atlası’nda Bünyamin ile Ebrehe, Aristotales’in Fizik adlı kitabını da işin içine katarak boşluk meselesini konuşurlarken uyanık okur, burada bahsedilenin anti madde olduğunu sezebilir ya da Efrasiyâb’ın Hikâyeleri’ndeki Gülerk’in hangi bilim kurgusal çizgi roman kahramanının parodisi olduğunu çıkarabilir. İhsan Oktay’ınki öyle renkli bir dünyadır ki Fransız filozof Rene Descartes’ın Metot Üzerine Konuşma adlı eserinin 19. yüzyılda Osmanlıcaya Hüsn-i İdare-i Akl ve Taharrî-i Hakikate Dair Usûl Hakkında Nutuk adıyla 1895’te çevrildiğini bilseniz de Puslu Kıtalar’daki Kubelik’in Rendekâr’ın kitabını Zagon Üzerine Öttürme diye çevirmiş olmasını son derece zekice ve eğlenceli bulabilirsiniz. Ben kendi adıma gerçek çeviri kadar Kubelik’in çevirisini de merak ediyorum. İki binlerde İhsan Oktay’ın dünyasındaki makineleri modelleyen bir sergi olmuştu. Acaba Kubelik’in Descartes çevirisinden bazı parçaları yazmaya girişen bir sivri akıllı çıkar mı bilmiyorum ama ben okumaya talibim onu söyleyeyim.

Anar’ın dünyası bildiğimiz gerçekleri ters yüz eden, alternatif bir Osmanlı gerçekliğinin dünyasıdır. Ama İhsan Oktay Anar’ın Osmanlıpunk’ı asıl Kitab-ül Hiyel’de meyvesini verir. Burada hikâye, mekanik savaş teknolojisi üzerine kuruludur. Hatta yazar üşenmemiş bu savaş makinelerinin çizimlerini de yapıp bizimle paylaşmıştır sayfalarda. Anar’ın Osmanlıpunk dünyasında büyü ile bilim, bâtıl inançla fizik, gerçeklikle efsun birbirine karışır. Her meraklı çocuğun fiziğin gerçekliğine çarpıp tuz buz olana kadar var olabileceğine inandığı devri daim makinesi Kitab-ül Hiyel’de gerçeklik bulur. Böylece hayretimizi ve hayranlığımızı tazeleyen fantastiğe de göz kırpan Osmanlıpunk’tan bahsetmek de mümkün olur.