Serdar İbrahimcioğlu ile Yerli ve Milli Teknolojiler Üzerine

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

YTÜ Makine Mühendisliği mezunuyum. Beşiktaş kampüsünde mezun oldum ama uzun süre Davutpaşa kampüsünde çalıştım. YTÜ Yıldız Teknopark’ın kuruluşundan gelişimine kadar tüm süreçlerde görev aldım diyebilirim. İnşaat Yüksek Mühendisiyim. Teknoloji Planlaması alanında da master yaptım. “Çalkantılı Dönemlerde Organizasyonel Dayanıklılık” üzerine doktoram da mevcut. Yatayda bir sürü şeyle uğraştım diyebilirim. Çeşitli kurumlarda üst düzey yöneticilik görevlerinde de bulundum. Teknoloji geliştirme, girişimcilik, yatırım fonları kurulması ve yönetilmesi gibi pek çok alanda çalışmalarım oldu. Evliyim ve 3 çocuk babasıyım.

Bilmeyenler için, Bilişim Vadisi nedir?

2011 yılında Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından Bilişim Vadisi’nin fikri temelleri ortaya atılıyor. Onuncu kalkınma planında da işleniyor bu. Rusya’da, Amerika’da, Çin’de nasıl Silikon Vadisi gibi teknoloji merkezleri varsa Türkiye’de de bunun olması gerekiyor diyerek yola çıkılıyor. 2015’te ilk temeli atılıyor. 2019 yılında da açılışını yapmak bize kısmet oldu. Yerli ve Millî aracımız TOGG’un ilk prototip lansmanı ile beraber biz de açılışımızı gerçekleştirmiş olduk. Millî Teknoloji Hamlesi vizyonuyla Türkiye’nin mega teknoloji koridoru kurma misyonunun adı Bilişim Vadisi’dir diyebiliriz.

Millî Teknoloji Hamlesi sizin için ne anlam ifade ediyor? Bilişim Vadisi bu ekosisteme nasıl fayda sağlıyor?

Dünyadan örneklerine baktığımızda bugün en çok duyduğumuz şeylerden biri: Endüstri 4.0. Bu kavram bir ülkenin kendi dijital dönüşüm yol haritasının stratejik belgesidir. Almanya bunu böyle nitelendirdi. Japonya buna “Toplum 5.0” diyor. Amerika bunun için “Üreten Amerika” diyor. Türkiye’nin de kendi dijital dönüşüm yol haritası Millî Teknoloji Hamlesi olarak adlandırılıyor. Bizim yol haritamızın adı bu. Millîlik, yerlilik ve özgünlük ile bu hamleyi temellendirebiliriz. Yerliliği sadece Türkiye’de üretilmesi diye nitelendirebiliriz. Millîlik dediğimizde tasarımının da burada üretilmesi gerekiyor.

Türkiye’nin de kendi dijital dönüşüm yol haritası Milli Teknoloji Hamlesi olarak adlandırılıyor. Bizim yol haritamızın adı bu. Millilik, yerlilik ve özgünlük ile bu hamleyi temellendirilebiliriz.

Fikri mülkiyet bize ait olmalı. Özgünlük ise yapılmayanı yapabilmektir. Bu üç değeri bir araya getirmeyi hedefleyen bir yol haritası Millî Teknoloji Hamlesi. Ancak bütün bunları yaptıktan sonra satış süreci de önemli. Satamadığınız bir teknoloji ülkeye kısıtlı değer katabilir.

Millî Teknoloji Hamlesi sayesinde diğer ülkelerin önüne geçtiğimiz bir alan var mı?

Birçok alan var ama yakın geçmişte yaşadığımız pandemide sağlık teknolojisi alanında ne kadar fark yarattığımızı gördük. Solunum Cihazı için, maske vermemek için koca koca ülkeler birbirlerini yerken Türkiye çok hızlı bir şekilde aksiyon alarak ASELSAN, BAYKAR, ARÇELİK gibi şirketleri bir araya getirdi ve oksijen solunum cihazı yaptı. Birçok ülkeye de ücretsiz gönderdi. Bunu yapacak çok ülke yok inanın. İşte bu başarı Millî Teknoloji Hamlesi sayesinde geldi. Bu hamlenin getirdiği insanî ruh sayesinde geldi. TURKOVAC aşısı da yine aynı şekilde. Onlarca ülkeye şifa olduk.

Yerli ve Millî otomobilimiz TOGG’u ilk gördüğünüzdeki hislerinizi tarif edebilir misiniz?

2019 yılının başında TOGG şirketi yeni kurulmuştu ama henüz ortada araba bile yoktu. Bir vizyonla yola çıktık. TOGG’u bir platform olarak tanımlıyor Gürcan Bey de. Batarya yapmanız yetmiyor, far yapmanız yetmiyor, yazılım yapmanız yetmiyor… Bütün bunları test etmeniz için bir platform araca ihtiyaç duyuyorsunuz. İşte TOGG tam olarak bu. Avrupa Birliği, Avrupa’daki araçların %100’ünün 2030’a kadar elektrikli olacağını açıkladı. %70’i de otonom ve bağlantılı araç olacak diyor. Bağlantılı kısmını cep telefonunuz gibi düşünebilirsiniz. İnternet üzerinden, 5G veya 6G gibi. Aracınız sürekli olarak bir merkeze veri gönderiyor. Şu anki araçlarda binlerce parça varsa bir elektrikli araçta 300 parça var. Türkiye, otomotiv sanayisinde en güçlü ülkelerden biri. Olur da elektrikli otomobillere geçersek birçok insan işsiz kalacak. Dolayısıyla otomotiv sektöründe de bir dönüşüm gerçekleştirmemiz gerekiyor ve bunu yapmak için birkaç yılımız var. Bu bahsettiğim dönüşüm sadece fabrikalarla değil, tamircilerle, servislerle de gerçekleşmeli. Sektörü tamamen mobiliteye dönüştürmeliyiz. Otomotiv sanayisindeki gücümüzü TOGG ile yeni nesil araç sektörüne çeviriyoruz. Bütün bunları düşündüğünüzde heyecandan ve mutluluktan başka bir şey hissedemiyorum.

Bilişim Vadisi’nin oyun sektöründeki yeri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Oyun sektörü bize iki hedef kazandırdı. Birincisi tasarım, teknoloji üretmek gibi alanlarda farklılık yaratmamız gerektiğini fark ettik. İkincisi 15 yaş ve üzeri kitleye nasıl ulaşabileceğimizi çözmemiz lazımdı. Oyun sektörü her ikisi için de en uygun alandı. “DigiAge” markasıyla bir proje geliştirdik. Her yıl iki defa fiziksel ortamda bir kamp düzenliyoruz Çadırda kalanlar da var yurtlarda kalanlar da. Bugüne kadar 70 ilden katılımcımız oldu ve 16.000 kişiye ulaştık. 200 oyun geliştirildi ve 70 şirket kuruldu. İnanır mısınız kampta bir

filolog bile vardı. Dil bilimci kampta niye olur ki? Oyun geliştirmek isteyen arkadaşlar 12. yüzyılda geçen bir oyunu o günün diliyle aktarmak istiyorlar ve ekibe filolog dâhil ediyorlar. Senaristler, yönetmenler ve birçok meslekten insanlar oyun kampına katıldı. Çünkü oyun sektörü sadece yazılımcı ve tasarımcılardan ibaret değil. Böylesine multidisipliner bir ortamı sağladığımız DigiAge ile dünyaya açılan birçok proje oldu. O yüzden oyun sektöründe iyi bir noktaya doğru ilerlediğimizi söyleyebilirim.

Teknoloji alanında girişimci olmak isteyen gençlere ne gibi tavsiyeler verebilirsiniz?

Biraz daha tecrübeli bir abileri olarak şunu söyleyebilirim: Hayal ya da hedeften bahsetmiyoruz, bahsettiğimiz şey gereklilik. İleri götürmek bir yana, hâlihazırda var olanı korumak için bile çok çalışmamız gerekiyor. Bunu yaparken de ihtiyacımız olan en temel varlık: İnsan. Entelektüel sermaye de diyebiliriz. Bu olduğu zaman para da bulunuyor, proje de geliştiriliyor. Millî Teknoloji Hamlesi’nin bir neferi olmak için sanki illa mühendis olmak gerekiyor gibi bir algı var. Buna da katılmıyorum. Sosyal bilimcilere de, araştırmacılara da, beşerî bilimcilere de, felsefecilere de hepsine ihtiyacımız var. Evet, uçaklar, gemiler, arabalar, yazılımlar geliştiriyoruz ama bunların hepsini daha yaşanılabilir bir alan oluşturmak için, daha iyi bir hayat istediğimiz için yapıyoruz. Dolayısıyla hayata dair her türlü meslek bu hamlenin bir neferi olabilir. Teknolojiyi sadece teknoloji için yapmıyoruz. Dolayısıyla hangi bölümü okursanız okuyun, kendinize bir yer bulabilirsiniz. Yeter ki siz de hayatı güzelleştirmek, ülkemize değer katmak isteyin. Hem potansiyelimizi paylaşalım hem kapasitemizi yukarı çıkaralım. Önce inanmak gerekiyor. “Biz bu işi yaptık, daha iyisini de yaparız.” demek gerekiyor. İkincisi her ne yapıyorsanız yapın, çok çalışmak zorundasınız. Hepimiz çok çalışmak zorundayız. Üçüncüsü, kendinize spesifik alanlar belirleyin. İnsanî yönünüzü geliştiren bir alan bulmaya çalışın. İletişim her şeyin başı. Fiziksel yönünüzü geliştiren bir alan bulun. Teknik tarafınızı geliştiren bir alan seçin. Bu üç farklı alanda da kendinizi beslerseniz başarı kaçınılmaz olacaktır.

“DigiAge” markasıyla bir proje geliştirdik. Her yıl 2 defa fiziksel ortamda bir kamp düzenliyoruz Çadırda kalanlar da var yurtlarda kalanlar da. Bugüne kadar 70 ilden katılımcımız oldu ve 16.000 kişiye ulaştık. 200 oyun geliştirildi ve 70 şirket kuruldu.