Kendinizden ve hayat hikâyenizden bahseder misiniz?
Ben Yiğit, 30 yaşındayım. 2013 yılında bir kaza geçirdim. Üniversite öğrencisiydim ve aynı zamanda yazılımcıydım. Bir gün arkadaşımın yanına ziyarete gittiğimde yerde uzanmış otururken başımın üzerine bir masa devrildi. Başıma aldığım darbenin sonucunda boyun seviyesinde bir yaralanma geçirdim. Sinire aldığım darbe ile omurilik felci geçirdim. Bileklerimden kollarıma da dâhil olmak üzere göğüs altından itibaren vücudumun kontrolünü kaybettim. Böylece benim için çok zorlu bir mücadele başladı diyebilirim. Ameliyat sonrası doktorlar yüzde yirmilik bir yaşama ihtimalim olduğunu söylemişler. Altı günlük yoğun bakım süreci boyunca sadece tavana bakarak yaşamımı sürdürdüm ve birçok şeyi düşünme fırsatım oldu. Hayatta başımıza iyi şeyler geldiği gibi kötü şeyler de gelebiliyor ve bunları kabullenmek bence çok önemli. Bu hayat tecrübesini deneyimlemek istediğime karar verdim. Sonuna kadar gitmek ve bu hayatı yaşamak istiyorum dedim. O süreçte şunu düşündüm: “Buradan çıktığında insanların sana acıyarak bakmasını mı istiyorsun, yoksa mücadele ile insanlara örnek mi olmak istiyorsun?” diye. Ben ikinci olanı tercih ettim ve buradayım.

Okçuluk kariyeriniz nasıl başladı?
Bir gün fizik tedaviden dönerken babam bir okçu ile tanıştığını söyledi. Ona senden bahsettim o da tekerlekli sandalye kullanıyormuş millî takımda okçuluk yapıyormuş dedi. Ben de “Okçuluk ne ya?” dedim. Zihnimde bir şey canlanmadı buna dair. Fakat sporu çok severim ve okçuluk da bilmediğim bir spor değil. O zaman bu sporu nasıl yapacağımı düşünemedim. Sonrasında aradan biraz zaman geçti, bayram vesilesiyle babamın bahsettiği okçu Naci Abi ile tanışma fırsatım oldu. Bir süre sonra arkadaşım dolandırıldı. Onunla adliyeye gittim ve orada Naci Abi ile karşılaştım. Birkaç gün sonra onu antrenmanda ziyaret etmeye Okçular Vakfı’na gittim. Benim dürbünle baktığım hedefe Naci Abi çok rahat bir şekilde hedef alabiliyordu. Daha sonra yayı bir tutmak istedim, yayı elime aldığım gibi ufak bir düşme tehlikesi yaşadım. Sonrasında bu işin o kadar da kolay olmadığını fark ettim. Daha sonrasında bu spor benim sporum dedim ve başlamaya karar verdim. Okçuluk tamamen kendinizle baş başa kaldığınız, kendinizle yarıştığınız olimpiyat seviyesinde bir spor.
İlk madalyayı nerede ve nasıl kazandınız? O andaki duygularınız nelerdi?
İlk okçular vakfını ziyaretimden sonra kafama “Yiğit öyle bir okçu ki tüm okları merkeze gönderiyor.” desinler istedim. Bunu kendime söz verdim. Lastik çekerek başladım. Sonrasında evin otoparkında bir antrenman alanı oluşturmaya karar verdim. Her gün burada 5-6 saat antrenman yaptım. 2017 senesinde millî takım gelişim kampına davet edildim. Orada hocaların desteğiyle okları merkeze atmaya başladım. Her gün puanlarım artmaya başladı. Mayıs ayında kamplara devam ettik ve o yıl Eylül ayında Çin’de Dünya Şampiyonası vardı. O yarışma benim ilk millî formayı giydiğim yarışma oldu. Orada bireysel olarak Dünya Şampiyonası’nda dördüncü oldum. Takım olarak da rekorlar kırarak Dünya Şampiyonu olduk. Bu benim ilk başarımdı. Sonrasında bu başarı büyük ses getirdi.
Hayatınızın kırılma noktalarından birini paylaşır mısınız?
Bir gün oklarımın hepsini merkeze gönderme hayalim vardı. Millî takım gençlik kampına davet edildiğimde bütün okları merkeze gönderdiğim bir an var. O an şunu dedim: “Bu işi ben hallettim.” Bunun devamı gelecek ve bunu yarışmalarda da atacağım dedim. Mücadelenizin ve emeğinizin bir karşılığını görmek istersiniz benim bunu gördüğüm an; o okların hepsini merkeze gönderdiğim andı. Benim için kırılma noktalarından birisi olmuştu.
Daha önce atışlarınızın kötüye gittiği bir dönemde pes etmeyi düşündünüz mü?
Hiç düşünmedim açıkçası. Çok hayal kırıklığına uğradığım ve zorlandığım anlar oldu. Hedefi tutturamadığım zamanlar oldu.

Sizi en çok zorlayan rakip kimdi?
Bir tane baş belam var 🙂 Çek Cumhuriyeti’nden bir sporcu. O yirmi senedir bu işin içerisinde.
Okçuluk yapmasaydınız hangi spor dalı ile uğraşmak isterdiniz?
Spora kazadan sonra başladım. Lise zamanlarımda sporla ilgim pek yoktu. Ama muhtemelen tekerlekli sandalye üzerinde bir spor yapmıyor olsaydım atıcılık ya da masa tenisi yapmak isterdim.
En büyük destekçiniz kimdi?
Ailem ve arkadaşlarım.
Antrenmanlarınızda sizi en çok zorlayan şey nedir?
Her ne kadar okçuluk malzeme sporu olsa da kendinizden emin olmak ve ekipmana çok fazla takılmamak gerekiyor. Elinizdeki yay bozuk bile olsa siz hareketi doğru yaptığınız zaman hedefe ulaşıyor. Bunlara çok takılmadığın zaman okçulukta gelişiyorsun. Tekerlekli sandalyede okçuluk yapan bir sporcu olarak bunun başka zorlukları da var. Örneğin benim parmaklarım çok iyi çalışmıyor. Bunun için tetik mekanizmasını bağlamak için ayakkabıcıda bir aparat yaptırdım. Bu tarz zorlandığım kısımlarda kemer aparatlar kullanarak süreci kolaylaştırıyorum.
Hayatınızda size hiç “Bu sporu yapamazsın, bırakmalısın.” diyen birileri oldu mu?
Bırakmalısın diyen olmadı ama okçuluğa başlamadan önce bir arkadaşım yapamayacağımı söyledi. O sıralar yazılım ile uğraşıyordum ona her şeyi bırakıp sporla devam edeceğimi söyledim. O da bana, “Sen hayatın boyunca spor yapmadın başarılı olabileceğini mi düşünüyorsun?” dedi. Böyle bir cümle kurdu ve ben yapacağımı söyledim. O arkadaşımla şu an görüşmüyoruz 🙂
Okçuluk kariyerinizde gelecek hedefiniz nedir?
Hedefim Olimpiyatlara katılmak. Gelecek sene Dünya ve Avrupa şampiyonaları var. Bu iki yarışta da başarılı olup altın madalya almak istiyorum.