Ruhun Zımparası: Travmalar

Hayatımızda yaşadığımız bazı anılar birer iz bırakırlar ruhumuzda. Kimi izler sadece hafif çizgiler olup kendiliğinden geçerken, kimileri derin yaralar açar. Bu yazıda, travmaların insan ruhunda nasıl izler bıraktığını, bu izlerin zaman içinde nelere evrildiğini ve insanların bu izleri nasıl aşabileceğini keşfetmeye çalışacağız.

Hayat, bazen hiç beklemediğiniz anlarda sizi vurur, sarsar ve bu deneyimler bazen kronikleşerek birer travma hâlini alır. Travmalar, ruhumuzun üzerine yapışan inatçı lekeler gibidir. Peki, travma neyin nesidir?

Travma, ruhun üzerinde bıraktığı izlerin çoğunlukla acı veren, iyileşmemekte ısrar eden ve kişinin normal yaşamını olumsuz etkileyen bir boyut kazanmasıdır diyebiliriz. Bu izler, hayatın sık sık içinden geçtiği bir fırtınadan sonra geride kalan hasarlara benzer. Kimi zaman onları görmezden geliriz kimi zaman ise bu izleri silmeye çalışırız.

Ruhumuz bir tuval olarak düşünürsek, travmaları tuvale düşen istemediğimiz renkteki boya damlaları olarak düşünebiliriz. Kimi travmalar siyah bir gece gibi ruhumuzu sararken, kimileri bedenimizi donduran soluk renklere bürünebilir. Emin olduğumuz bir şey var ki iyileşmesi gereken travmalar müdahale edilmediğinde kişinin hayatını zindana çevirebilir.

İyileşme Süreci

İzlerimizi yeniden boyama yolculuğumuzda, bu sürecin bir maraton yarışı değil, daha çok bir sanat eseri yaratma süreci olduğunu anlamak önemlidir. Her insan farklı bir hızda ilerler, farklı renkleri kullanır ve kendi tuvalini farklı bir şekilde doldurur.

İşte bu çeşitlilik, ruhumuzun zenginliğini, dayanıklılığını ve öznelliğini yansıtır.

İyileşme süreci, kendi kendimize yapacağımız içsel bir yolculuktur. Yalnız bu yolculuk çoğu zaman profesyonel bir desteğe ihtiyaç duyar. Bu süreçte psikolog, psikiyatr, psikolojik danışman gibi alanında uzman profesyonellerden yardım alabiliriz. Oldukça sabır isteyen bu yolculukta dışarıdan gelen baskıların ve beklentilerin yerine, kendi iç sesimize kulak vermeliyiz. “Elalem ne der?” korkusuyla ertelediğimiz her travma ve düşünce bizi normal yaşamımızdan bir adım daha uzaklaştıracaktır. Korkmak, kaçmak yerine kabullenmek ve yüzleşmek ikilisiyle mücadele edebiliriz. Kendimize şu soruları sorabiliriz: “Bu izler, bana ne öğretti? Hangi renklerimi keşfetmeme yardımcı oldu?” Hayatta iyi veya kötü her olayın bize kazandırdığı bir ders mevcut. Travmalardan da dersler almayı öğrenebilir ve hayatımıza daha tecrübeli bir şekilde devam edebiliriz. İyileşme sürecinin olmazsa olmazları sabır, istikrar ve kararlılıktır.

İzleri Değiştiren Güç

Sonuç olarak, travmaların insan ruhunda bıraktığı izler, ne kadar derin olursa olsun, ruhumuzu dönüştürme gücüne sahiptir. Kendi ruhumuzun ressamı olarak, bu izleri farklı renklere dönüştürme yeteneğimiz vardır. Bu izleri sadece acıyla değil, aynı zamanda anlayış, sevgi ve dayanıklılıkla da doldurabiliriz.

Travmaların izleri, geçmişimizin birer parçasıdır, ancak geleceğimizi şekillendiren de birer fırsattır. Kendi ruhunuzun tuvalini boyarken, izlerinizi farklı renklere dönüştürmek için cesur olmaktan çekinmeyin. İyileşme, içsel bir sanat eseri oluşturma sürecidir ve unutmayın ki siz, bu eserin sanatçısısınız. Bu süreçte limitsizsiniz. Güç, sizin elinizde.

Psk. Merve BAYRAM

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir