ADINDAN DA ANLAŞILACAĞI ÜZERE DAĞLARIN HÜKÜM SÜRDÜĞÜ BİR BALKAN ÜLKESİ OLAN KARADAĞ, DENİZLE BÜTÜNLEŞEN GÜZEL EŞSİZ MANZARALARI VE DOĞAL GÜZELLİKLERIYLE ÖNE ÇIKIYOR. KEMERLERİNİZİ BAĞLAYIN VE BALKANLARIN ASİ ÇOCUĞU KARADAĞ’A HARİKA BİR YOLCULUĞA HAZIRLANIN.
Karadağ, yaklaşık 700 bin nüfusa sahip, 13.812 km2 büyüklüğünde bir Balkan ülkesidir. Parlamenter Demokrasi yönetimini benimseyen Karadağ’da nüfusun %45’i Karadağlı, %28’i Sırp, %11’i Boşnak, %9’u Arnavut, %1’i Hırvat, %1’i Romen, geri kalan %5’lik kısmını da diğer etnik grupları oluşturmaktadır. Tıpkı Türkiye gibi çok etnik kökenli bir yapıya sahiptir.

Slavlardan önce Arnavutların yaşadığı bugünkü Karadağ topraklarına Slavların 6-7. yüzyılda geldiği tahmin edilmektedir. Bölgede Karadağ ismi (Crna Gora) 12. yüzyılın sonlarından itibaren kullanılmaya başlanmış, daha sonra bölgede Venedikliler hâkimiyet kurmuştur. Fatih Sultan Mehmed devrinde bölge kısmen, 16. yüzyılın başlarında da büyük oranda Osmanlı hâkimiyeti altına girmiş ve özerk bir statüde yönetilmiştir. 1910 yılında krallığa dönüşen Karadağ, I. Dünya Savaşı sonrasında kurulan Yugoslavya’nın bir parçası olmuştur. 1991’de dağılan Yugoslavya’nın ardından Sırbistan’ın baskısıyla Sırbistan-Karadağ Devlet Birliği’de yer alsa da bu süreç de fazla uzun sürmemiş ve Karadağ 21 Mayıs 2006’da gerçekleştirilen referandumun ardından 3 Haziran 2006 tarihinde bağımsızlığını ilan etmiştir.
Kim Bu Karadağlılar
Karadağ toplumunun büyük bir bölümünü Karadağlılar, Sırplar, Boşnaklar ve Arnavutlar oluşturuyor. Ülkenin dörtte üçü Hristiyan iken beşte biri de Müslümanlardan oluşuyor. Sırpça, Karadağca, Boşnakça ve Arnavutça’nın hâkim olduğu ülkede Türklerin yaşadığı bölgelerde Türkçenin de yaygın olarak kullanıldığına rastlamak mümkün.
Türkiye ile kıyaslayacak olursak bir şehir büyüklüğündeki yüzölçümü ile dünyanın
en küçük ülkeleri arasında sayabileceğimiz Karadağ’da ekonominin büyük bir bölümü hizmet sektörü ve turizme dayalıdır. Doğal güzellikleri ve denizi ile her yıl nüfusunun iki katı kadar turisti ülkesinde ağırlayan Karadağ’da, gemi ve yat turizmi de yapılmaktadır. Gelişmekte olan ekonomisinde enflasyon ve yoksulluk oranları düşük olmasına rağmen işsizliği oranı %15’in üzerindedir.
Ülkede tarım oldukça sınırlı düzeyde olup, üzüm, tütün, zeytin, turunçgiller ve patates yetiştirilmektedir. Yemek kültürü coğrafi konumundan etkilenmiştir. İtalyanlar gibi kurutulmuş etler, peynirler, yahniler ve çorbalar Karadağ mutfağının en göze çarpan yemekleridir. Karadağ mutfağını etkileyen diğer bir kültür ise Türk mutfağıdır. Türk mutfağındaki gibi musakka, sarma, börek, pide ve kebap; Karadağ yemek kültüründe yaygın olarak bulunmaktadır. Denize kıyısı olan bölgelerde ise daha çok Akdeniz mutfağı ve deniz ürünleri yaygındır.
Yaklaşık 400 yıl süren Osmanlı hâkimiyeti boyunca hem kıyı kesimlerde hem de dağlık kesimlerde Müslüman yerleşimleri varlığını muhafaza etmiştir. Bir bölümü günümüze kadar ulaşan Osmanlı eserleri, bölgede İslâm kültürünün göstergesi niteliğindedir ve son yıllarda bunların bazıları Türk kurumlar aracılığıyla restore edilmektedir.
Nerelere Gitsek?
Başkent Podgoritsa

Podgoritsa, ülkenin en büyük şehri ve başkentidir. Uzun yıllar Osmanlı Egemenliği’nde olan şehir, mimari açıdan oldukça zengindir. Moraca ve Ribnica nehirleri şehrin tam ortasından geçmekte ve şehrin havasını da bir hayli değiştirmektedir. Podgoritsa her ne kadar çok eski bir şehir olsa da, şehir planlaması hâlâ gelişmektedir. Bu sebeple bir yanda Osmanlı Dönemi’nden kalma mimarileri seyrederken bir yanda günümüz modernizmine uygun yapıları da görebilirsiniz. Bu sebeple Podgoritsa şehrini gezerken bir yandan da zaman yolculuğunda gibi hissedebilirsiniz.
Kotor Kalesi

Şehrin en güzel manzarasına ev sahipliği yapan kale 6. yüzyıldan günümüze kadar ulaşmayı başarabilmiştir. Kalenin temelini atan Venedikliler, yaşadıkları dönemde şehri korumak ve güvenliğini sağlamak amacı ile kaleyi inşa etmişlerdir. Kotor Kalesi’ne çıktığınızda, kalenin köklü tarihî ve birçok medeniyetin yolunun buraya düşmesi sebebi ile farklı kültürlerin tarihsel izlerini de surların içerisinde görebilirsiniz. Kotor Körfezi’nin yanı başında bulunan kalenin manzarası, görenleri kendine hayran bırakmaktadır. 1300 basamaktan çıkarak ulaşılan bu kalenin yolculuğu her ne kadar zor olsa da, bir kez görenin yine görmek isteyeceği niteliktedir.
Nizam Camii

Fatih Sultan Mehmet döneminde Karadağ fethedildiğinde şehit olan askerlerimiz için önce Nizam Şehitliği olarak oluşturulan alana daha sonrasında cami de inşa edilmiştir. Şehitlikte, fetih sırasında şehit olan askerlerle beraber 1911 kolera salgınında hayatını kaybeden 400 Osmanlı askeri ve Balkan Savaşları şehitleri bulunmaktadır. Karadağ Müslümanları, 1911’de Osmanlı İmparatoru’na mektup göndererek şehitliğin bakımsız kaldığını ve Nizam Camii’nin restore edilmesi gerektiğini bildirdiler ancak o dönem çıkan Balkan Savaşları nedeniyle Karadağ’ın bağımsızlığını ilan etmesi bu restorasyonu geciktirmiştir. Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı, 2000 yılında harekete geçerek 10 yıllık çalışmanın ardından 2010 Kadir Gecesi’nde Nizam Camii ve şehitliği restore ettirmiştir.
Budva Stari Grad Kalesi

Kalenin adı Boşnakça ve Hırvatça da Eski Şehir anlamına gelen Stari Grad’dan gelmektedir. Budva kentinin en ünlü gezi noktalarından olan kaleye Kuzey, Güney ve Deniz tarafı olmak üzere üç farklı kapıdan girilebilmektedir. Orta Çağ’da inşa edilen kalenin bulunduğu tüm bölge Hvar Adası’nın en eski yerleşim yerleri olarak bilinmektedir. Bu sebeple de bölge UNESCO tarafından koruma altına alınmıştır. Adriyatik Denizi’nin kıyı şeridinde yer alan Stari Grad Kalesi ve şehrini gezerken bir yandan da tarihî kumsalların keyifini çıkarabilirsiniz.
Lady of the Rocks

Perast bölgesinde yer alan ada, halk tarafından denize taş atılarak oluşturulan yapay bir adadır. Kilise temeli de yine halkın attığı taşlardan oluşmaktadır. Yapımı tam 200 yıl süren ada, yerel halk ve balıkçılar için oldukça değerli bir dua noktası ve inanç bölgesi konumundadır. Barok mimarisinden izler barından ada, kıyı şeridinden de görülebilmektedir ancak yapıyı yakından ziyaret etmek isterseniz de adaya tekne turları düzenlenmektedir.
İşkodra Gölü

Sizi masal dünyalarında hissettirecek bir mekân olan İşkodra Gölü ve bağlı bulunduğu ulusal park, yüksek dağlardan hoş balıkçı kasabalarına, küçücük adalara
ve eski kalelere kadar her şeyi beğeninize sunuyor. Balkanların en büyük gölü olan bu yunus balığı şekilli göl, Karadağ ve Arnavutluk arasında uzanmakta ama büyük bölümü Karadağ tarafında kalmaktadır. Gölün kuzey ucundaki küçük balıkçı kasabası Virpazar’dan gölde tekne turuna katılabilir, kano kiralayabilir veya bisiklet ya da yürüyüş rotalarını değerlendirebilirsiniz. Adada manastır ve kiliseler gibi tarihî yapılara ek olarak sıcak günleri değerlendirmek için de cam gibi sulara sahip birden fazla sayıda güzel plaj bulunuyor. Bölgede günde iki kere geçen Bar-Belgrad treni de hatıratlarınız için kartpostal güzelliğinde fotoğraflar çekmeniz için sizi bekliyor.