Yapay Zeka ve Sanat: Hayalle Gerçek Arasında

Kentridge, 2003 yılında bir röportajında, resim yapma eylemine ilişkin şunları söylemiştir:

‘’Her şeyden önce imgeye ulaşmak bir süreçtir, donmuş bir an değildir. (…) Ne çizeceğinize dair hisleriniz belirsiz olabilir ama şeyler bir süreç sonunda meydana gelir ve bu süreç boyunca bildiğiniz şeyleri değiştirebilir, pekiştirebilir ya da tamamen dağıtabilirsiniz. Resim fikirlerin test edildiği bir zemindir, düşüncenin ağır çekime alınmış halidir. Bir fotoğraf gibi anında ortaya çıkmaz. Bir resmi kesin olmayan ve belirsiz bir biçimde inşa etmenin yolu, biraz da anlamı inşa etmektir. Bir şeyin açık seçik bir biçimde sonuçlanması, bu şekilde başladığı anlamına gelmez.” (Kentridge, 2003, s. 8)’

Yapay zeka ve sanatın karmaşık bir ilişkisi var. Yapay zeka, benzersiz sanat eserleri ortaya koymak için algoritmaların kullanıldığı üretken sanatta olduğu gibi sanatı geliştirmek için de kullanılabiliyor. Hatta yapay zeka ve sanatın ilişkisi son zamanların en çok tartışılan konularından. AI, görüntülerdeki nesneleri algılayabilen ve sınıflandırabilen bilgisayarla görme uygulamalarında olduğu gibi mevcut sanatı analiz etmek ve yorumlamak için de kullanılabiliyor. Aynı zamanda sanat koleksiyonlarının düzenlenmesi ve resimlerin kataloglanması, etiketlenmesi gibi görevlerin otomatikleştirilmesine yardımcı olmak için de kullanılabiliyor. Son olarak AI, insanların sanat geliştirmesine yardımcı olmak için kullanılabiliyor. Bu yazının konusu olan kreatif üretkenliği birlikte inceleyeceğiz.

Ortaya konmuş bir imgenin fotoğrafından ya da biçim bozmaya dayalı bir cebirsel algoritmanın ürettiği bu çalışmaların, özgünlüğü ya da insana ait kimi özellikleri taklit etmesi, başarılı olsalar bile sanat izleyicisin, hayatı anlama ya da anlamlı kılma donanımına dair ne gibi katkılar sunabilir? Picasso, konuşmalarından birinde şunları söylemiştir: “Önemli olan sanatçının ne yaptığı değil, ne olduğudur. Yaptığı elmalar on kez daha güzel bile olsa, Cézanne, Jacques Emile Blanche gibi yaşayıp düşünmüş olsaydı, beni hiç de ilgilendirmezdi. Bizi ona ilgi duymaya zorlayan şey Cézanne’ın kaygısıdır; işte Cézanne’ın bize verdiği ders budur.” (Ashton, 2001, s. 37) Dolayısıyla her resim yapan kişinin sanatçı olmadığı gibi her üretilen görüntünün de sanat değeri olduğu söylenemez.

Yapay zekanın özgün üretkenliği aslında insanlarda özgü üretkenlik sayılabilecek davranışlar sergileyen yazılım geliştirme çalışmasıdır. Bu tür özgün üretkenliğe sahip yazılımlar, matematiksel teoriler icat etmek, şiir yazmak, resim çizmek ve müzik bestelemek gibi özerk üretken görevler için kullanılabilir. Bununla birlikte, bu özgün üreticilik çalışmaları aynı zamanda insanın kreatif yanını anlamamızı ve üretken insanların kullanması için programlar geliştirmemizi sağlar. Burada yazılım, yalnızca bir araçtan ziyade kreatif bir iş birlikçi olarak hareket eder.

Zeynep Sena Uzunboy